İSTANBUL - Gelişmekte olan ülkeler denince akla hangi coğrafi bölge geliyor? Japonya, Güney Kore, Tayvan, Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler, Vietnam ve Çin gibi Asya ülkeleri, son birkaç on yılda inanılmaz bir ekonomik yükseliş gösterdi. Bugün, bu ülkeler ekonomik büyüme, teknoloji üretimi ve küresel ticaret hacimleriyle “dünyanın en dinamik bölgesi” olarak kabul ediliyor. Asya’nın küresel ekonomi ve uluslararası ilişkilerdeki etkisi artıyor. Peki, Asya ülkeleri bu başarıyı nasıl yakaladı? Bu sorunun cevabı, bir dizi strateji, doğru politikalar, hızla değişen küresel ekonomiye uyum ve dikkat becerisiyle ilgili. Bu yazıda Asya ülkelerinin geçirdiği ekonomik dönüşüm ve kalkınma öyküsüne odaklanacağız.
Son birkaç yüzyılda Dünyayı besleyen ana damar Batı idi. İnsanlık, ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal alanlarda Batı’dan yönetildi. Çok net bir anımlama ile, Batı, Dünyanın efendisi idi. Bu girişten sonra, Dünyanın geleceğinin Asya’da olduğunu iddia etmek kimilerine çok uçuk bir önerme olarak gelebilir. İlk bakışta doğrudur.
Ama ortada farklı bir yönelim var
Biz bunu görüyoruz ve bu cesur iddiayı seslendiriyoruz.
2030 bu konuda bir milat olacaktır. Buna göre, hesaplarını günlük yapanlar geleneksel pazarlara odaklanmaya devam edebilirler. 2030 ve sonrası için plan yapanlar ise, Asya’ya yönelseler ve bu kadim kıtaya yatırım yapmaya başlasalar iyi olur.
ÖNÜ ALINAMAZ BIR BIÇIMDE ASYA YÜZYILI BAŞLADI
Küresel çapta bir siyasi ve ekonomik değişim yaşanıyor. Buna bağlı olarak küresel liderlik adreslerinin de hızla değişeceğini söyleyebiliriz. Bir adım ötesinde de, başta bizim alanımız turizm olmak üzere, endüstrilerin sıklet merkezlerinin Asya olması kaçınılmaz.
Türkiye’nin Avrupa sınırından itibaren, Asya’nın Büyük Okyanustaki en uç noktasına kadar olan Coğrafya, geleceğin en baskın lideri olma yoluna ilerliyor. Hem de çok hızlı bir tonda.
Yirmi birinci asrın ilk çeyreği tamamlanmadı. Ama 2030’a son birkaç yıl kaldı. Kalan zamanın Dünya ekonomisindeki dönüşümü hızlandırması kaçınılmaz.
Batılı küresel yöneticilerin Asya pazarlarına her zamankinden daha fazla odaklanmaları ve anlamaları gerekiyor. Kadim kıta artık Batı’nın hegemonyası ile mücadele edecek potansiyele ulaştı. Batılılar, Asya’nın bütünleşmiş ve işbirliğinden yana bir bölge olarak Dünya sahnesinde yerini aldığını görmek zorundadır.
BAZI VERILER PAYLAŞALIM
Orta Doğu ile Asya’nın en uzak ucu arasında kalan devasa coğrafya bu gün GSMH olarak Dünyanın en büyüğüdür. IMF hesaplamalarına göre Orta Doğu ve Pasifik Asya’sının GSMH’sı 42 trilyon dolar. Avrupa ise 26 trilyon dolar.
2030 yılında Hindistan ve Güneydoğu Asya’nın, Dünyanın en yüksek üçüncü ve dördüncü ekonomileri olması bekleniyor.
Bütün bunların ötesinde bir gerçek var k, Batı bu noktada biraz korkmalıdır. Asya, Batı’nın çökmeye başladığı yerlerde yükseliyor. Birçok Asya ülkesi, bugüne kadar Batı’nın zimmetinde olan değerler ve göstergeleri sahiplenmeye başladı. Siyasi istikrar, medyaya güven, özgürlük barometresi gibi ölçütlere göre Asya yükselişte.
Singapur, Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler ve Vietnam gibi ülkelerdeki işletmeler, hükümetler, STK'lar ve medya; siber suçlar, iklim değişikliği, finansal dolandırıcılık, enflasyon, tedarik zinciri riskleri ve dijital bozulma gibi 21. yüzyılın olumsuzlukları ve küresel zorlukları karşısında bile halkın güvenini inanılmaz bir şekilde artırmıştır.
ASYA YÜZYILI VE KÜRESEL LIDERLIK
Asya'ya doğru eğilimin küresel liderlik için birden fazla sonucu var.
Artık Batılı ekonomi devleri Asya odaklı oryantasyona odaklanıyorlar. Çokuluslu şirketler, Asya pazarlarını anlayan liderlere yönelmeye başladılar.
Batı, artık Asya’nın pazar taleplerini, trendleri, ekosistem ortaklıklarını, kamusal regülasyonları her zamankinden daha büyük bir dikkatle inceliyor.
Küresel devler sıklet merkezlerini, Singapur’a, Riyad’a, Yeni Delhi’ye kaydırıyorlar.
Şimdi, geleneksel endüstri liderliğinin kaderinde bir dönüm noktasındayız. Teknolojik bozulma ve jeopolitik değişimler yeni kültürel fay hatları oluşturuyor.
Asya, ithal profesyonellerin sayısını hızla azaltıyor ve yerine yerel liderler yetiştiriyor. Asya toplumları yerel liderlik yeteneklerine güven duyuyor.
Açık konuşmak gerekirse, çevre, sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik noktasında Batı sınıfta kaldı. Parlak cümlelerin arkasında korkunç bir trajediye devam ediyorlar. Buna karşın Asya, çevrenin ve insanlığın geleceği için giderek daha cesur adımlar atıyor.
ASYA YÜZYILINA DOĞRU
Asya Yüzyılı bütün Dünyaya her alanda eşsiz fırsatlar sunuyor.
Yüzlerce yıllık bir dinginliği bitiren bu kadim kıta, şimdi silkiniyor ve küresel liderlik tahtına yerleşiyor. Gelecek on yıllarda finans, enerji, eğitim, kültür, sanat başta olmak üzere, her alanın belirleyici iradesi Asya’ya aittir.
Önümüzdeki 50 yıl ve daha uzun bir süre boyunca hükümetlerin ve işletmelerin kaderini belirleyecek olan daha az kesin, daha karmaşık bir güç dengesiyle karşı karşıyayız.
DEĞIŞEN DÜNYAYA UYUM SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ
Dünyamız iki kutuplu, dar bir çerçeveyi parçalayalı çok oluyor.
Şimdi insanlığın odağında ekosistem var. Birden fazla paydaş çıkarlarını Dünyanın ve insanlığın geleceği adına optimize edebilir. Asya böyle bir liderliğe geçiş yaptı.
Bu tarz bir liderlik, önümüzdeki yüzyılda tüm Dünyaya fayda sağlayabilir.
Bundan böyle Dünyanın kaderi tek tarafın iki dudağı arasında olmayacaktır. Müzakere etmek, bütün sürtüşmelere çözüm üretilen temel eylem olarak, iletişime damga vuracaktır.
Daha fazla sayıda büyük eski kuruluş, yeniliği teşvik etmek için ekosistemde ortaklıklar aradıkça, şeffaf liderlik yapmak norm haline gelecektir.
Asya toplumlarının uzlaşmacı liderlik tarzlarının dünyaya öğreteceği çok şey var.
ASYA ÜLKELERI: NEREDEN, NEREYE…
Geçmişte Asya’nın büyüme hikayesine Japonya, Güney Kore, Singapur ve yüzyılın başında Çin’in Asya Kaplanı ekonomileri hakimdi. Bugün Vietnam ve Endonezya da bölgesel ekonominin yanı sıra küresel değer zincirinde önemli oyuncular olarak ortaya çıkıyor. Bu bölgenin yıllar içindeki ekonomik büyümesini göstermek için önce bazı sayısal verilere göz atalım. İşte sırasıyla ekonomilerin atılım yaptığı yıllara kısa bir bakış:
JAPONYA: İkinci Dünya Savaşı sonrasında Japonya hızlı bir sanayileşme sürecine girmiş ve 1980’lerde küresel bir ekonomik güç merkezi haline gelmişti.
1950’ler-1960’lar: Japonya’nın GSYİH’si yıllık ortalama %9,7 oranında büyüdü.
1970’ler: Büyüme yılda yaklaşık %4,5 oranına çekildi.
1980’ler: Japonya ekonomisi yılda yaklaşık %4’lük bir ortalama büyüme oranıyla genişlemeye devam etti.
GÜNEY KORE: 1960’lardan itibaren Güney Kore bir tarım ekonomisinden önde gelen bir sanayi ülkesine dönüştü.
1960’lar: Güney Kore’nin GSYİH büyümesi yılda ortalama %8,6 civarındaydı.
1970’ler-1980’ler: Ekonomi yıllık ortalama %9,2 oranında büyüdü.
1990’lar: Büyüme biraz yavaşlayarak yılda yaklaşık %6,7’ye geriledi.
ÇIN: 1970’lerin sonlarından bu yana uyguladığı ekonomik reformları Çin’i “dünyanın en büyük 2. Ekonomisi” haline getirdi.
1980’ler: Çin’in GSYİH büyümesi yıllık ortalama %9,7 civarındaydı.
1990’ler: Ekonomi yıllık ortalama %10,0 oranında büyüdü.
2000’ler: Büyüme yılda yaklaşık %10,4 gibi etkileyici bir oranda devam etti.
Güneydoğu Asya (Seçilmiş Ülkeler): Güneydoğu Asya, (Endonezya, Filipinler, Malezya, Tayland ve Vietnam) ülkelerinde de sanayileşme ve küresel ekonomiye entegrasyon sayesinde önemli ekonomik büyüme kaydedildi.
ENDONEZYA:
1980’ler: GSYİH büyümesi yılda ortalama %6,6 civarındaydı.
1990’lar: Büyüme yılda yaklaşık %4,7’ye yavaşladı.
MALEZYA:
1980’ler: GSYİH büyümesi yılda ortalama %6,1 civarında gerçekleşti.
1990’lar: Büyüme yılda yaklaşık %7,2’ye yükseldi.
TAYLAND:
1980’ler: GSYİH büyümesi yılda ortalama %7,6 civarındaydı.
1990’lar: Büyüme yılda yaklaşık %5,0’a yavaşladı.
VIETNAM:
1990’lar: GSYİH büyümesi yılda ortalama %7,6 civarında gerçekleşti.
2000’ler: Büyüme yıllık %6,8 civarında devam etti.
Bu rakamlar, on yıllar boyunca bu bölgelerde yaşanan kayda değer ekonomik dönüşümleri vurguluyor. Birçok Asya ekonomisi son birkaç on yıldır devam eden şekilde yüksek GSYİH büyüme oranları bildirmeye devam ediyor.
NOKTALARI BIRLEŞTIR: ASYA ÜLKELERINDE EKONOMIK BAŞARININ SIRLARI
Bugün küresel imalat çıktısının önemli bir bölümünü oluşturan Asya, önemli ihracat ve ithalat rakamlarıyla küresel ticarette önemli bir oyuncu haline geldi.
Bu dönüşüm, farklı başarı dereceleri ve farklı başlangıç noktaları ile ülkeler arasında dengesiz olsa da, genel eğilim dikkate değer bir ekonomik ilerlemedir. Şimdi birkaç adımda Asya’nın yükselişini neyin beslediğine bakalım.
1. SANAYILEŞME VE TEKNOLOJIYE YATIRIM
Asya ülkelerinin ekonomik büyümesinde sanayileşme ve teknoloji yatırımları büyük rol oynadı.
Japonya, Güney Kore ve Tayvan gibi ülkeler, teknoloji devleri olarak öne çıkarken, Çin dünya çapında üretim merkezi haline geldi. Sanayileşme süreci, Asya’nın küresel ticaretteki payını artırdı ve bu ülkelerin ekonomik büyüme motorunu oluşturdu. Özellikle Japonya ve Güney Kore, teknolojiye yaptıkları büyük yatırımlarla hem iç piyasalarını güçlendirdiler hem de küresel pazarda rekabet avantajı elde ettiler.
2. EĞITIM VE İNSAN KAYNAĞINA YATIRIM
Asya ülkelerinin ekonomik başarısının temel taşlarından biri, eğitim sistemlerine yaptıkları yatırım oldu.
Güney Kore ve Japonya gibi ülkeler, eğitim kalitesini artırarak vasıflı iş gücünü geliştirdi. Vietnam, Tayvan ve Çin gibi ülkeler ise hızla büyüyen teknoloji sektörlerine nitelikli iş gücü sağlayarak küresel rekabette öne çıktılar. Asya’nın insan kaynağına yönelik bu stratejik yatırımı, inovasyonu teşvik eden ve üretkenliği artıran en önemli faktörlerden biri oldu.
3. İHRACAT ODAKLI BÜYÜME MODELI
Asya ülkeleri, ihracat odaklı bir büyüme modeli benimseyerek ekonomik kalkınmalarını hızlandırdılar. Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler, yüksek kaliteli ürünleri dünya pazarlarına ihraç ederek güçlü dış ticaret dengeleri oluşturdu.
Çin, düşük maliyetli üretim avantajıyla küresel ihracat liderlerinden biri haline geldi. İhracata dayalı bu ekonomik model, Asya’nın küresel ekonomideki etkinliğini artırdı ve bölgenin büyüme hızını katladı.
4. ALTYAPI VE LOJISTIK YATIRIMLARI
Asya’nın ekonomik büyümesinde altyapı yatırımları da kritik bir rol oynadı. Endonezya, Malezya, Tayland gibi Güneydoğu Asya ülkeleri, ulaşım ve lojistik altyapılarını geliştirerek ticareti kolaylaştırdılar.
Çin, “Bir Kuşak, Bir Yol” projesi gibi dev altyapı yatırımlarıyla küresel ticaret yollarını kontrol etmeye yönelik stratejik adımlar attı. Bu yatırımlar, bölgeyi dünya ticaretinin merkezi haline getirirken, ekonomik büyümenin sürdürülebilir olmasını sağladı.
5. REFORMLAR VE EKONOMIK SERBESTLEŞME
Asya ülkeleri, ekonomik serbestleşme ve reformlarla piyasalarını küresel ticarete açtı. 1980’lerde başlayan serbestleşme politikaları, özellikle Çin, Vietnam ve Endonezya gibi ülkelerde büyük bir ekonomik dönüşümü tetikledi.
Bu ülkeler, yabancı yatırımcıları çekmek için çeşitli teşvikler sunarak ekonomik kalkınmalarını hızlandırdılar. Güney Kore ve Japonya gibi ülkeler ise kendi iç pazarlarını rekabetçi hale getirerek büyümeyi sürdürdüler.
6. KÜRESEL TICARETTEKI ROL VE ENTEGRASYON
Asya’nın ekonomik başarısının bir diğer önemli faktörü, küresel ticaret sistemine entegrasyonudur.
ASEAN (Güneydoğu Asya Uluslar Birliği) gibi bölgesel iş birliği platformları, ticaretin serbestleşmesine ve yatırımların artmasına olanak sağladı. Japonya, Çin, Güney Kore ve ASEAN ülkeleri, birbirleriyle ticaret hacimlerini artırarak bölgesel ekonomik entegrasyonu hızlandırdı ve dünya ekonomisiyle bütünleşti.
7. YENILIKÇI FINANSAL MODELLER VE YATIRIMLAR
Asya’nın finansal sistemleri, küresel sermayeyi çekmek ve iç piyasalarını güçlendirmek için yenilikçi stratejiler geliştirdi.
Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler, güçlü bankacılık sistemleri ve yatırım politikalarıyla büyüme motorlarını desteklediler. Çin ve Singapur gibi ülkeler ise fintek, dijital bankacılık ve blokzincir gibi yeni nesil finansal teknolojilere yatırım yaparak, ekonomik büyümenin yanı sıra teknolojiye dayalı bir finansal altyapı geliştirdiler.
ASYA’DAN DÜNYAYA ÖRNEK UYGULAMALAR 1: EĞITIM VE NITELIKLI İŞ GÜCÜ
1960’lardan itibaren bugünkü ekonomik gücünün temellerini atan bölge, şu spesifik uygulamaları hayata geçirdi:
ÇIN: Dünya çapında ilk 100 üniversite arasında yer almayı hedefleyen bir eğitim stratejisi izledi. Özellikle mühendislik ve teknoloji alanlarına yatırım yapıldı, üniversiteler uluslararası standartlara uygun hale getirildi. Ayrıca, Çinli öğrenciler için yurtdışında eğitim alma teşvikleri artırıldı. Çin’in teknoloji devleri olan Huawei ve Alibaba gibi şirketler, bu stratejinin başarılı sonuçları arasında yer alıyor.
GÜNEY KORE: Eğitim reformlarıyla STEM alanlarına yatırım yaparak teknoloji devleri için vasıflı iş gücü yetiştirdi. Ülke özellikle 1990’larda uygulanan eğitim reformlarıyla, teknoloji devi Samsung, LG ve Hyundai gibi şirketlerin dünya sahnesine çıkmasını sağladı. Ülkenin eğitim kalitesi, PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) sınavlarında sürekli olarak en üst sıralarda yer aldı, bu da vasıflı iş gücü sağlanmasında büyük bir avantaj sağladı.
JAPONYA: Sanayi ve üniversite iş birliğiyle mühendislik ve teknoloji alanlarında vasıflı iş gücü sağladı. 1980’lerde Japon hükümeti, yüksek öğretimi güçlendirerek araştırma merkezleri kurdu ve bu merkezler, Japon teknoloji devlerine destek sağladı.
TAYVAN: İnovasyon ve girişimcilik odaklı eğitim programlarıyla teknoloji sektöründe öne çıktı. Tayvan’ın çip üretiminde lider olmasının ardında, Taipei Üniversitesi ve benzeri eğitim kurumlarının bu alanlarda sağladığı yüksek kaliteli eğitim yer alıyor.
VIETNAM: Eğitim sisteminde teknolojiye odaklanan reformlarla nitelikli iş gücü yetiştirdi. 2010 yılında başlatılan “Vietnam 2020 Eğitim Stratejisi” ile üniversitelerde teknoloji ve mühendislik alanlarına ağırlık verildi. Vietnam hükümeti, özel sektörle iş birliği yaparak teknoloji tabanlı eğitim programları oluşturdu.
ASYA’DAN DÜNYAYA ÖRNEK UYGULAMALAR 2: EKONOMIK SERBESTLEŞME VE REFORMLAR
Ülkeler, eğitim ve teknikteki atılımı yatırım ve ekonomik serbestleşme adımlarıyla destekleyerek küresel pazarda öne çıkmayı başardılar:
ÇIN: 1980’lerde Deng Xiaoping’in öncülüğünde “dışa açılma” politikasıyla, serbest piyasa ekonomisine geçiş yaptı. Bu dönemde, Shenzhen gibi şehirlerde Özel Ekonomik Bölgeler (Special Economic Zones – SEZ) kuruldu ve bu bölgelerde yabancı yatırımcılara vergi indirimleri ve yatırım kolaylıkları sağlandı. Bu serbestleşme politikası, Çin’in büyük miktarda yabancı doğrudan yatırım (FDI) çekmesini sağladı ve Çin’in üretim merkezi haline gelmesinin önünü açtı. Ayrıca, serbest piyasa reformları sayesinde birçok devlet şirketi özelleştirildi ve özel sektöre büyük alan açıldı.
ENDONEZYA: Yatırımcı dostu reformlarla yabancı yatırımları teşvik ederek altyapı projelerine odaklandı. Ülkede yabancı yatırımcıları çekmek için başlatılan “Deregülasyon Paketi” ile devletin ekonomideki rolü azaltıldı, özel sektöre alan açıldı ve dış ticaret serbestleştirildi. Ayrıca Endonezya, enerji ve madencilik sektörlerinde büyük projelere imza attı.
GÜNEY KORE: Güney Kore, ekonomik büyüme stratejisi olarak dev holdingler olan “Chaebol”lerin yönetiminde reformlar yaptı. 1997 Asya Mali Krizi’nden sonra, devlet bu büyük şirketleri daha rekabetçi hale getirmek için yönetişim reformlarına odaklandı. Ar-Ge’ye yönelik yatırımlar ve yönetim şeffaflığı artırıldı.
JAPONYA: Deregülasyon ve yenilikçi sektörlere destek vererek küresel rekabet gücünü artırdı. Ülkenin 1980’lerdeki ekonomik reformları, özellikle otomotiv ve elektronik sektöründe global liderliğini pekiştirdi.
VIETNAM: Vietnam, 1986 yılında başlattığı “Doi Moi” (Yenilenme) reformlarıyla, yabancı yatırımları çekti ve serbest piyasa ekonomisine geçti. 1990’larda bu politikalar, özellikle tekstil, elektronik ve tarım gibi sektörlerde Vietnam’ın büyümesini hızlandırdı. Serbestleşme süreci, Vietnam’ın global tedarik zincirlerinde önemli bir oyuncu olmasını sağladı.
SONUÇ: ASYA’NIN EKONOMIK MODELI GELECEĞI ŞEKILLENDIRIYOR
Asya ülkeleri; Japonya, Güney Kore, Tayvan, Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler, Vietnam ve Çin, küresel ekonominin vazgeçilmez oyuncuları haline geldi. Sanayi, teknoloji, eğitim, altyapı ve finans gibi birçok alanda gerçekleştirdikleri stratejik yatırımlarla bu ülkeler, hem bugünü hem de geleceği şekillendiriyor. Asya, ekonomik kalkınma modelini global arenaya taşıyarak, dünya ekonomisinin yönünü değiştirdi ve bu başarının temelleri hala günümüzde geçerliliğini koruyor. Bölgenin başarısı, diğer gelişmekte olan ülkeler için de güçlü bir örnek teşkil ediyor ve küresel ekonominin evrimine yön veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.