GALLER - Dünyanın en büyük peynir etkinliği olan Dünya Peynir Ödülleri, Galler Uluslararası Kongre Merkezi'nde, dünya genelinde 42 ülkeden 4.434 peynirin en büyük yalnızca peynir etkinliğinde karşı karşıya geldiği gergin bir finalle sona erdi.
İsviçreli cheesemaker Vorderfultigen ve affineur Gourmino'nun girdiği bir Le Gruyère AOP surchoix, Dünya Şampiyonu Peynir'in en yüksek ödülünü evine götürdü. Bu Le Gruyère AOP surchoix, hafif ufalanan bir dokuya sahip, tam gövdeli, çiğ inek sütünden yapılan olgunlaştırılmış bir peynirdir. Mifroma'dan Süper Jüri üyesi Christian Zuercher tarafından “gerçekten mükemmel el yapımı, ağzınızda pürüzsüz ve dilinizde eriyen bir peynir” olarak tanımlandı.
4.434 uluslararası peynir, dünyanın dört bir yanındaki 19 konsolidasyon noktası aracılığıyla tekne, kamyon, tren ve uçakla Galler'e gönderildi ve birçok esnaf peynir üreticisi için giriş engellerini kaldırdı. Her biri, peynir üreticileri, peynirciler, alıcılar, şefler, perakendeciler ve yazarlardan oluşan jüri heyeti tarafından görünüm, his ve koku değerlendirilerek Bronz, Gümüş, Altın veya Süper Altın ödülüne layık olup olmadıklarına karar vermek için yakından incelendi.
Kalabalık, küresel peynir camiasındaki en iyi damaklardan bazılarının en iyinin en iyisini tartışmasını izledi. Değerlendirme sürecinde 4.434, 98 Süper Altın ve ardından 16 finalist oldu. Bu peynirler, Whole Foods Market'ten (ABD) Cathy Strange, La Fromagerie'den (Birleşik Krallık) Patricia Michelson, Cheese Kingdom'dan (Ukrayna) Denis Priimagi ve Luigi Guffanti'den Davide Fiori'yi içeren Uluslararası Süper Jüri tarafından yeniden değerlendirildi. 1876 (İtalya), bu yılki Dünya Şampiyonu Peynir'i taçlandırmadan önce dünya çapında yayınlanan World Cheese TV'de canlı yayında tercih ettikleri peynirleri öne sürdü.
Bu yılki Dünya Peynir Ödülleri 34'üncüsü oldu ve 42 ülke ve dünyanın dört bir yanından 900 şirketten gönderilen rekor kıran 4.434 peynir ile her zamankinden daha fazla katılım gördü (%10,9 İngiltere merkezli, %89,1 uluslararası).
38 farklı ülkeden 250 uzman, görünüşlerini, dokularını, aromalarını ve lezzetlerini incelediği için tüm başvurular tek bir günde değerlendirildi. Süper Altınlar bu yılın en iyi 16 peynirini ve bu yılın Dünya Şampiyonu Peynirini bulmak için yeniden değerlendirilmeden önce sabah seansında Bronz, Gümüş, Altın ve Süper Altın ödülleri verildi.
TÜRKİYE NEDEN YOK?
Uzun zamandır düzenlenen Dünya Peynir Ödülleri’ne bu yıl da 30’dan fazla ülkenin peyniri katıldı. En çok övgüyü İsviçre ve İtalya peynirleri alırken Türkiye’den hiçbir peynirin yine listede yer almaması dikkat çekti. 150’den fazla peynir çeşidine sahip olan ülkemiz neden uluslararası arenada peynirlerini ön plana çıkaramıyor?
Peynir Türkiye’de pek çok türüyle ve adına düzenlenen festivallerle Türk mutfağında önemli bir yer tutuyor. Ülkemizin dört bir yanında çoğu hâlâ geleneksel yöntemler kullanılarak üretilen (bir kısmı ‘coğrafi işaretli’ olmak üzere) yüzlerce farklı peynir türü bulunuyor. Hatta Balıkesir’in 50 çeşit peyniri olduğu biliniyor. Fakat böylesi bir çeşitliliğe sahip olduğumuz halde dünyada peynirlerimiz yeterince bilinmiyor.
Örneğin en son 4 bin 434 çeşit peynirin değerlendirildiği World Cheese Awards (Dünya Peynir Ödülleri) yarışmasında Türkiye’den hiçbir peynir yer almadı. Galler’in Newport şehrinde düzenlenen yarışmada, İsviçreli peynir üreticileri Vorderfultigen ve Guormino tarafından sunulan ‘Le Gruyère AOP surchoix’ adlı peynir, içerdiği otlar ve meyvelerle büyük övgü topladı ve birinci oldu.
İtalya’da De’Magi ailesi tarafından yapılan ‘Gorgonzola Dolce DOP’ adlı peynir ise ikinci oldu. Süper Altın, Altın, Gümüş ve Bronz kategorilerinde de ağırlıklı olarak ABD, İngiltere, Hollanda, İtalya, Fransa ve İsviçre'nin başı çektiği ülkeler yer aldı.
Peki, Türkiye’nin peynir konusunda dünyadaki yeri nedir? Neden uluslararası arenada peynirlerimizi ön plana çıkaramıyoruz?
‘PEYNİR ZENGİNLİĞİMİZİN FARKINDA DEĞİLİZ’
Akdeniz Üniversitesi Manavgat Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nden Öğr. Gör. Dr. Esra Şahin, peynirlerimizin tanıtımı konusunda eksiğimizin çok olduğunu, yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarına ve üniversitelere büyük iş düştüğünün altını çizerek şöyle konuştu:
-- Peynir üreticilerini iki gruba ayırıyoruz. İlki daha genç kuşaktan olanlar ve bu işin eğitimini almış, girişimci ruhla bunu birleştirmiş kişiler. Bu kişiler zaten çok güzel üretimler yapıyor ve ürünlerini yurt dışına gönderiyor. Fakat kırsala gittiğimiz zaman oradaki geleneksel usullerle üretim yapmaya devam edenler bu konuda farkındalık geliştirmediler. Yani bu farkındalığı yaratmak gerekiyor.
-- Peynir üretimi diyerek geçtiğimiz şeyin aslında bir bölge için nasıl büyük bir değer yaratabileceğini onlara anlatmamız gerekiyor. Peynir konusunda çok büyük bir zenginliğin içerisindeyiz. Ama bu zenginliğin ne demek olduğunun farkına varamayacak kadar da konuyu sıradanlaştırmışız.
‘KAHVALTI DIŞINDA PEYNİRLERİMİZİ ÖĞÜNLERDE KULLANAMIYORUZ’
Akdeniz Üniversitesi Göynük Mutfak Sanatları Meslek Yüksekokulu’nda görev alan Öğr. Gör. Dr. Beysun Güneri ise “Dünyanın genelinde peynir bizdeki gibi bir kahvaltı kültürü olarak değil, bir aperatif öğün ve birçok yemeğin bileşeni olarak tüketiliyor” diyerek bizdeki sorunun bu yönüne de dikkat çekti:
“Örneğin İsviçre’de 'Fondü' ve 'Raklet' gibi peynirlerin öğünde değişik biçimlerde kullanılması Avrupa peynirlerinin tüm dünyaya dağılmasına neden oldu. Bu nedenle dünyada peynire ilişkin baskın damak tatları oluşmuş durumda… Evrensel damak tadına kendi peynirlerimizi kabul ettirmede sıkıntılarımız olduğu gerçek.”
Simit hangi kültüre ait: Türklere mi yoksa Yunanlılara mı ‘Yemekler ortak değerdir’Simit hangi kültüre ait: Türklere mi yoksa Yunanlılara mı? ‘Yemekler ortak değerdir’Haberi Görüntüle
‘KARS KAŞARI DÜNYADA KABUL GÖREN LEZZETE ÇOK YAKIN’
Peki bu kadar çeşitliliğe sahipken dünyada bilinen ve tüketilen bir peynirimiz var mı?
Bu soruma Dr. Beysun Güneri, “Maalesef İsviçre, Fransa, Hollanda ve İngiltere gibi değiliz. Peynirde iklim, coğrafya, süt kalitesi ve yapım teknikleri çok önemli. Bizim de peynir ihracatımız var ama Avrupa’da raflarda Türk peynirlerini göremiyoruz” cevabını verdi.
Dr. Güneri, özellikle Kars kaşarının dünyada kabul gören lezzete çok yakın ve başı çeken ülkelerle yarışabilecek düzeyde olduğuna vurgu yaparak “Kars’ta çok çeşitli peynirleri bulmak mümkün. Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Ruslar tarafından işgal edilen Kars yaklaşık 40 yıl Rusların egemenliğinde kaldı. Bu dönemde Kars gravyerinin yapımı İsviçreli bir peynir üreticisinin Kars’ı ziyareti sırasında Boğatepe köyünü peynir üretimine uygun bulmasıyla oluyor. O dönemde Rusya’nın peynir ihtiyacının büyük bölümü buradan sağlanıyor. Hem geçmişi hem de lezzetiyle bu kaşarı dünyaya açabiliriz” ifadelerini kullandı.
‘COĞRAFİ TESCİLLER YAPILDIKÇA TALEP ARTACAKTIR’
Coğrafi tescilin çok önemli bir kriter olduğuna vurgu yapan Dr. Esra Şahin “Coğrafi tescil yapıldıkça ve Avrupa Birliği’nde de bu tesciller yaygınlaştıkça ürünlerinizin talep görmesi çok daha büyük bir olasılık” dedi ve ekledi:
-- Peynirlerimiz tescillendikçe ve varlığından haberdar olundukça restoran menülerinde çok daha fazla yer alacaktır. Haliyle hem üreticiyi teşvik etmiş olacaksınız hem de ürünlerinizin bilinilirliği artmış olacak. Bilinilirlik arttıktan sonra zaten otomatik olarak her yerden talep görmeniz çok kolay.
-- Yurt dışına gönderilen peynirlerde de genel olarak girişimcilerin kendi çabasıyla bir şeylerin gerçekleştiğini görüyoruz. Yani kişisel kontaklarıyla yurt dışı bağlantılar sağlanıp talep üzerine gönderiliyor. Bu insanlara destek vermek gerekiyor. Çünkü insanların bizim peynirlerimizi tattıktan sonra bunları talep etmemesi çok mümkün değil. Son derece aromatik peynirlere sahibiz.
Halihazırda 31 tane coğrafi işaret almış peynir çeşidimiz olduğunu söyleyen Dr. Beysun Güneri, “Kaynaklar ülkemizde yaklaşık 193 tür peynirimiz olduğunu gösteriyor. Zamanla bu peynirler için de müracaatlar yapılmalı” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.