Abdurrahman Büyükkeskin
Antalya - Dijitalleşmeyle birlikte e-ticaret platformlarının daha fazla önem kazanmaya başlaması markalaşma tarafını da hareketlendirdi. Marka başvurularında 2021’in ilk sekiz ayında yakalanan yüzde 23’lük artış bu durumu teyit eder nitelikte. Konu reel sektör temsilcileriyle ‘Dünyanın En Büyük Online Pazar Yerinde Markalaşma’ panelinde etraflıca ele alındı.
Ege İhracatçı Birlikleri, Adres Patent ve e-com group’un işbirliği ile Moderatörlüğünü Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ali Yüksel’in yaptığı ‘Dünyanın En Büyük Online Pazar Yerinde Markalaşma’ konulu etkinlik gerçekleştirildi.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, pandemi ile birlikte e-ticaret tarafında hızlı bir yükselişin yaşandığına dikkat çekerek, “Pandeminin e-ticaret tarafında yarattığı değişimi kahinler bile göremezdi. Bu durum marka başvurularına da yansımış durumda. Pandemi sonrası e-ticarette baş döndürücü bir hız yaşanırken, hibrit bir dünya oluştu. Sadece ticarette değil hayatımızın her anında sanal dünyanın bir parçası haline geldik. Sanal fuarlar, sanal ticaret heyetleri hayatımızın rutini haline geldi. Mesafeler ortadan kalktı” ifadelerini kullandı.
Patent sayılarında gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindeyiz
2020 yılında mal ticareti olarak yüzde 7 daralma yaşandığını anımsatan Eskinazi, “Buna karşın e-ticarette baş döndürücü bir hız görüldü. Geçen yıl, küresel e-ticaret yüzde 18 artarak 4,3 trilyon dolara ulaştı. Önümüzdeki üç yılda bu rakamın 6,5 trilyon dolara kalacağını öngörüyoruz” dedi.
E-ticaret tarafında Türkiye’deki artışın dünya ortalamasının üzerinde yer aldığını dile getiren Jak Eskinazi sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizde 2019 yılında 136 milyar lira olan e-ticaret hacmi yüzde 66 artışla 226 milyar 220 milyon liraya yükseldi. E-ticaret hacminin genel ticarete oranı 2019’da yüzde 9,8 iken 2020’de bu rakam yüzde 15 civarına yaklaştı. Bu oran önümüzdeki yıllarda artacak.”
Yapay zeka ekonomisinin 2030 yılına kadar 15,7 trilyon dolara ulaşılacağı yönünde tahminlerin yapıldığını bildiren Eskinazi, “Pandemiyle birlikte vites artıran bu dönüşüme ayak uydurabilmek için bütün sektörlerin pozisyon alması gerekir” değerlendirmesinde bulundu. 2020 yılında COVID-19 salgını nedeniyle birçok ülkede sınai mülkiyet hakları alanında başvuruların düşüş gösterdiğini hatırlatan Eskinazi, “Sınai mülkiyet haklarının bütün alanlarında yerli başvurular özelinde bu dönemde artış yakalanması bize mutluluk veriyor. Ülkemiz marka sayılarında dünyada altıncı sıradayız. Ancak patent sayılarında gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindeyiz. Marka ve patentler taklidin önüne geçilmesini sağlar ve tüketici nezdinde güven olgusunun öne çıkmasında etkili olur” şeklinde konuştu.
Patentlerin ülkelerin gelişmiş düzeyini gösteren bir parametre olduğunu anlatan Eskinazi, “Patent demek üretim demek, üretim demek ihracatın artması demek” açıklamalarında bulundu. E-ticaretin üretim ve tedarikte uçtan uca bütün süreçleri kapsadığına vurgu yapan Eskinazi, “Amaç ürünleri dijital pazar yerleri aracılığıyla sınır ötesi müşterilerimizle buluşturmak. Sürdürülebilir üretim ve ihracat için imalatlarımızı dijitale entegre etmemiz gerekiyor” diyerek sözlerini noktaladı.
Markalaşma konusunun sahibine her zaman kazandıran bir konu olduğuna işaret eden Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ali Yüksel, “Türkiye’de markalaşma olgusunun her geçen gün artış gösterdiğini görüyoruz. Rakamlarda bu duruma işaret ediyor” şeklinde konuştu.
Marka başvurusunda 180 binin üzeri hedefleniyor
Patent Hareketi Derneği Başkanı ve Adres Patent Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ali Çavuşoğlu, Türkiye'de ihracatın her geçen gün artığına işaret ederek, “Marka sayılarımızın da artış gösterdiğini görüyoruz. Geçen yıl pandemiye rağmen marka başvuru sayımız 165 binin üzerine çıktı. Toplam marka başvuru sayımızın yıl sonunda 180 binin üzerine çıkacağını öngörüyoruz. Burada markanın katma değerli ürünlere dönüştürülerek kullanılması son derece kıymetli” açıklamalarında bulundu.
E-ihracat tarafında da markaların tescil edilmesi gerektiğini anlatan Çavuşoğlu, “Belli bir yerden sonra ürününüzün piyasadaki dolaşımının önüne geçilebilir. İtibar kaybı yaşanabilir. Bu çok önemli bir değer. Madrid Protokolü ile markamızı tescil ettiğinizde daha fazla kazanç elde edebiliriz. Protokole üye devletlerin tamamı dünya ticaretinin yüzde 80’ini oluşturuyor” bilgisini verdi. Madrid Protokolü’ne 200 ülkeden 124’ünün üye olduğunu belirten Çavuşoğlu, “İhracatçılarımızın da faaliyet gösterdikleri ülkelerde markalarını korumak için başvuruda bulunmaları oldukça önemli” diye konuştu.
Amazon marka koruması için faaliyet gösterilen ülkede kayıt istiyor
E-com Group, Amazon’un Türkiye’deki resmi temsilcisi konumunda. Şirketin proje müdürü Batuhan Çirmi, Amazon’un markalaşma konusunda önemli bir yere sahip olduğunu belirtti.
Amazon’un birçok ülkede faaliyet gösterdiğini anlatan Çirmi, şirketin iş yapış şekli hakkında bilgi verdi. E-com Group olarak bu iş yapış şekilleri arasında private label tarafında hizmet verdiklerine vurgu yapan Çirmi, “Dünya genelinde 200 binden fazla marka, Amazon’un brand registry hizmetinden faydalanıyor. Brand registry yapıldığında hangi ülkelerde satış yapılmak isteniyorsa ilgili ülkede markanızın tescil kaydı oluştuysa ilgili ülkenin tescil numarasıyla beraber marka kaydınızı yapıyoruz. Kısaca hangi ülkede satış yapılması isteniyorsa Amazon sizden o ülkedeki marka kaydınız istiyor. Eğer herhangi bir kaydınız yoksa markanızı koruma altına almıyor” dedi. Çirmi, Amazon’un marka kaydı yapılan ülkelerde brand registry hizmetinden faydalanılması halinde 6 modülde ilave hizmetler sunduğunu kaydetti.
Genç markaların en büyük şansı dijitalleşme
Dogo Tasarım Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Peksarı, firmalarını 2006 yılında kurduklarını ve 2007’de e-ticarete atıldıklarını söyledi. 2010 yılında Amazon ile çalışmaya başladıklarını ileten Peksarı, “2011 yılında dünyada ilk dijital baskılı ayakkabı tasarımını gerçekleştirdik. 2011’den sonra dünyada 35 lokasyonda mağazalaşma sürecimizi tamamladık” bilgisini verdi.
Türkiye'de genç markaların önündeki en büyük şansın dijitalleşme olduğuna dikkat çeken Peksarı, “İletişimin doğru bir şekilde sosyal medya organları üzerinden yapılması, e-ihracatla birlikte ulaşılabilir olma. Bu kapsamda e-ihracatla birlikte daha ulaşılabilir hale geldik. Bu unsurlar genç markaların avantajları arasında yer alıyor” dedi.
Pandemiye rağmen patent ve marka alanında önemli yatırımlar yaptıklarını söyleyen Peksarı, “Buna rağmen dünyanın farklı noktalarında marka konusunda sorunlar yaşıyoruz. Marka ve patenti bir gider olarak değil bir yatırım olarak görüyorum. Firmalarımıza da markalarını korumalarını ve faaliyet gösterdikleri pazarlarda koruma altına almalarını öneriyorum” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.