• BIST 9367.77
  • Altın 2955.021
  • Dolar 34.4743
  • Euro 36.41
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 16 °C
  • Antalya 17 °C

Cumhuriyet’in 100. yılında sürgünde bir aydın: Aslı Erdoğan

Doğan Satmış

Yazar Aslı Erdoğan’ı, tam da hapisten çıktığı günlerde, kitaplarımızı yayınlayan yayınevinin ofisinde görmüştüm. Hapiste geçirdiği 133 günün şaşkınlığı ve ürkekliği üstündeydi; bir ödül törenine davetliydi ama giyecek kıyafet sorununu çözememiş, yardım bekliyordu. Başka bir ülkede olsa, hapse atılacağına baştacı edilecekken, Türkiye’de eziyet görüyordu, sonra da yurtdışına yerleştiği duyuldu.

Birkaç kitabını okudum, çok sıra dışı bir entelektüel olduğunu söylemek mümkün. Üstün zekalı bir çocuk olarak dünyaya gelmişti, Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi mezunu, aslında fizikçi, hatta öyle bir fizikçi ki, İsviçre’nin ünlü CERN laboratuvarlarında çalışabilecek kadar yetkin ve çalışkan biri. Sonra Brezilya’da geçirdiği yıllar ve İstanbul’da bohem yaşamı.

Tüm bu sıra dışılığa, yazma ve kitaplar yayınlama yeteneği eklenince, bir de isyancı ruh katılınca Türkiye için çok fazla tabi. Hemen, bir bahaneyle içeri atıldı 2016 Türkiye’sinde.

Türkiye’de yazarların, entelektüellerin, iktidardakileri pohpohlayarak, çok rahat bir hayat yaşamaları mümkün. Türkiye’de bunun envai çeşidini zaten görüyoruz; sınırlı yetenekli pek çok insan saraylarda ağırlanıyor.

Ama eğer bu tür yetenekli insanlar, biraz muhalif iseler, zamanın da ruhuna uygun olarak, başlarına olmadık dertler açılıyor.

Bugünlerde sinemalarda gösterilen Oppenheimer filmi, tam da böyle bir hayatı anlatıyor. Size filmi anlatmayayım, gidin seyredin, ama Oppenheimer, dahi düzeyinde bir fizikçi olarak Amerikalılara atom bombasını hediye kişi. Buna rağmen muhalif diye komünist olarak damgalanmaktan kurtulamadı, kendisine hep şüpheyle bakıldı, filmin öyküsü de bu.

Aynı şeyi 2023 Türkiye’sinde Aslı Erdoğan ve daha birçok okumuş yazmış insan yaşıyor şimdi.

Daha üzücü olanı, Aslı Erdoğan’ın sözleri: “Ben her koşulda yazabilirim sanıyordum ama, sürgünde bu olmuyormuş.”

Ve ne yazık ki, tüm bunlar, Türkiye’yi daha ileri götürme, daha fazla demokratikleştirme iddiasıyla iktidara gelen bir partinin yönetiminde yaşanıyor.

Evet biliyoruz, Türkiye tarihi, yurtdışında sürgün yaşayan aydınlarla dolu.

Son 200 yıldır, hangi döneme baksan, yurtdışına kaçmak zorunda kalmış aydınlar öne çıkar. Namık Kemal de öyleydi, Mehmet Akif Ersoy da Ziya Gökalp de Halide Edip Adıvar da öyleydi, Zekeriya ve Yıldız Sertel de öyleydi. Nazım Hikmet’ten Cem Karaca’dan Yılmaz Güney’e, Ahmet Kaya’dan Aslı Erdoğan’a, bu hiç değişmedi.

Ama artık yetmedi mi?

Mini minnacık bir kadın olan Aslı Erdoğan, Türkiye için nasıl bir tehdit oluşturabilir ki, onu yurtdışında yaşamak zorunda bıraktık? Aslı Erdoğan Almanya’da bir yılda 11 kez hastaneye yatacağına, Türkiye’de hastanelerde tedavi edilse, bu iktidarın övüne övüne bitiremediği sağlık sistemi zarar mı görür?

Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutladığımız bu günlerde, Türkiye’nin okumuş-yazmış insanlarının kafileler halinde ülkeden kaçma yarışına girdiğine tanık olmak, Türkiye’nin aydınlarının yurtdışında sürgün dramları yaşadığını görmek, ya da Merdan Yanardağ gibi muhalif gazetecilerin hapishanelerde çile çektiğini bilmek üzücü.

Ne yazık ki tüm bu dramlar hiç kimse için birer övünç kaynağı değil.

Kendisi de sürgünde ölen kadın politikacı Behice Boran şöyle demişti:

“Bu işlere girerken her şeyi düşünmüştüm, hapis yatmayı, baskıları şunu bunu. Ama yetmiş altı yaşında, bir yabancı ülkede sürgün yaşamak hiç aklıma gelmemişti."

Behice Boran 1987’de sürgünde öldü, aradan neredeyse 40 yıl geçti ama aynı tas aynı hamam sürüyor.

Bu yazı toplam 801 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.