Basit meseleleri çözmekte değil, çözmemekte hatta arapsaçına döndürmekte çok ustayız.
Şu Bodrum’un çöp meselesine baktıkça, becereksizliğe mi üzülsem,dostlar alışverişte görsün kabilinden gösterilen sonuçsuz çabalara mı kızsam, yetkililerin çaresizlik içinde kıvranıp,suçu birbirlerinin üstüne atmalarını mı eleştirsem, doğrusu ne yapacağını şaşırıyor insan…
Değil Bodrum gibi antik ve turistik bir kentte, Afrika’nın en geri ülkelerinde bile, çöp toplama işi artık kolayca çözülüyor. Dünyada bunun için krediler, fonlar, hazır projeler var. İçimizden biri kafayı çalıştırsa, yetkililer birbirlerini suçlamak yerine pratik çözümlerde buluşsa, yıllar önce çözmüşlerdi Bodrum’un çöp sorununu. Ama bizde böyle olmuyor işler. Bizimkiler çözümsüzlükte bocalamaktan besleniyorlar galiba…
Bodrum’un çöplüğü, Torba ile Yokuşbaşı arasındaki bir dağın tepesindedir. Benim bildiğim çeyrek asırdan fazladır buraya dökülür çöpler. Daha da eski olduğunu tüm yaşlı Bodrumlular söylüyor. Burası kentin en güzel oteli The Marmara ile Grand Yazıcı otellerine komşudur. Bu çöplükte dipte sıkışan metan gazının patlaması sonucu, heryıl çok sık yangınlar çıkar. Bu yangınların dumanları önceden çevresini etkilerdi ama, şimdi Bodrum merkezin tümüne yayılıyor. Nefes almak, camları açıp evleri havalandırmak, sokakta gezip o zehirli havayı solumak mümkün değil. Öyle birkaç saatten bahsetmiyorum, bazen iki günden fazla sürüyor etkisi.
Yangın çıktı mı, Bodrum itfaiyesi devamlı su sıkıyor alevlere. Kontrol altına almak hayli zor. Gece gündüz aralıksız çalışan itfaiyenin gücü yetmediği için de, çevre belediyelerden ve Orman’dan destek isteniyor. Vahşi atıkların içinde, hastanelerin çöpleri de var, insan sağlığına zararlı kimyevi boya ve malzeme artıkları da.. İşin fecisi, doktorların ifadelerine göre bu zehirli dumanı solumak, çeşitli hastalıklara da davetiye çıkarıyor. Hele yaşlılar için tam bir felaket…
İşin bir de yer altı sularının kirlenmesi ve zehirlenmesi ile Torba bölgesinin yerleşik alanları ve denizinin de dolaylı biçimde etkilenmesi bölümü var. Bütün bunlara bakarsanız, Bodrum’un çöp işini çözmemek, çözememek,savsaklamak toplum sağlığı açısından da bir suçtur. Bu suçu fark etmek, gereğini yapmak ve dünyada mevcut imkanları araştırarak yararlanmak yerine, yok yeni çöp toplama yeri bulamıyoruz, bulunanları Sit alanı yada orman çıktığı için projelendiremiyoruz, devlet elimizden tutmuyor, kurumlar birbirini suçluyor gibi mazeretlerin arkasına sığınıp duruyoruz.
Bizi yönetenler, Bodrum’dan sorumlu olanlar işi çözmek isterlerse, derhal bir kamuoyu oluştururlar. Bölgenin milletvekilleriyle, medyası ile,sivil toplum kuruluşlarıyla güç birliği yaparlar ve konuyu Ankara’ya taşırlar. Şehircilik ve Çevre Bakanlığına giderler, İçişleri Bakanlığına uğrarlar, Maliye Bakanlığını ödenek için ziyaret ederler, sonuçta Ankara’da Ulusal basına bir de basın toplantısı düzenlerler. Bakın bakalım,işe mesafe aldırıyorlar mı aldırmıyorlar mı? Öyle oturduğun yerden işler çözülmüyor, kıpırdayacaksın biraz, halkın temsilcisiysen yıllardır ‘’imdat’’diye bağıranların seslerine kulak vereceksin. Yapamıyorsan yapıştığın koltuğu bırakıp, evine çekileceksin.
Yıllar önce Bodrum’un çöp sorununun nasıl çözüleceğini yazdım. Öyle yeni vahşi toplama alanları yaratacağınıza, hele Mumcular gibi Toskana Vadisi haline getirilebilecek bir bölgeye çöp dökmeyi düşüneceğinize, daha kolay ve pratik çözüm yolları var demiştim. Oralı olmadılar,aldırmadılar bile…
Ama ben yine de tekrarlayayım çöpün kolay çözüm yolunu. Rahmetli İhsan Doğramacı’nın ekibinde Ali Kantur vardı. O dönemde harikalar yaratan ve Türkiye’ye çok modern müesseseler, projeler kazandıran bu ekibin değerli üyelerinden Ali Kantur, yıllar sonra tıpkı Bodrum gibi bir türlü çözülemeyen Ankara’nın çöp sorununu başarıyla halletti.
Uluslararası kredilerden yararlandı, ne yaptı etti ve kökünden çözdü işi. Ayrıca hem kenti çöpten, hem de keskin kokusundan kurtarmakla kalmadı, çöpten yarattığı enerjiyle hem bölgeye elektrik verdi, hem de modern seralarda domatesler üretti.
Durun daha bitmedi.
Adana’nın Aytaç Durak diye çok başarılı bir belediye Başkanı vardı. Türkiye’de her başarının bir cezası vardır ya, onu da hırpaladılar, haksız yere suçladılar, mahkemelerde süründürdüler, sonuçta pes dedirttiler adama. İşte o Aytaç Durak da, tıpkı Ali Kantur gibi kenti feci şekilde zorlayan çöp problemini,aynı yöntemle ve modern şekilde çözdü.
Gidin onlara, öğrenin işi, nasıl hallettikleri konusunda bilgi alın. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Akıldan ve bilgiden istifade edeceksiniz. Günlük politikalarla, itişmelerle kakışmalarla çözülmüyor işler. Kantur yada Durak’ın çözüm formülüyle yola çıkarak, yap-işlet-devret modeliyle işi hemen ihaleye çıkaracaksınız. Hem cebinizden para çıkmayacak, hem de özel sektör devletten çöp yakma ve değerlendirme alanını sizlerden daha kolay temin edebilir, bunu unutmayacaksınız.
Şimdilik bu kadar, bakalım aradan geçen yıllar bizi akıllandırdı mı, akıllandırmadı mı? Göreceğiz.