MOSKOVA- Rus Devlet Beşeri Üniversitesi’nden Boris Ivanov, “Çin’in Başkenti Pekin'in eski adı Türk ismi olan Khanbalık’tır. (Hanbalık, Han'ın Şehri) Pekin, Moğol ve Türk halkları arasında, ayrıca Rusya ve diğer bazı ülkelerde Khanbaliq ("Han'ın Şehri") olarak biliniyordu. Çin başkentleri Moğollar’dan kalan Türk ismiydi” dedi.
Boris Ivanov, isimler hakkında şunları anlattı:
“Yuan hanedanlığının başkenti, Moğol kökenli olduğu için, öncelikle Pekin anlamında kullanılmıştır. Pekin için kendi adlarına sahip oldukları için Çinliler bu kelimeyi hiç kullanmamışlardır. Yuan hanedanı bile Pekin'in adı olarak Çince “Dadu” (Büyük Başkent) kelimesini kullandı.”
Tarihten gelen Hanbalık adıyla Pekin'in nabzı, modern bir enerji ve imparatorluk geçmişinin izleriyle atıyor. Çin Seddi ile Yasak Şehir'i, büyük bahçeleri ve Hutong'un cezbedici dar sokaklarını keşfedenler Moğol imparatorluğunun Hanbalık şehrini geziyor.
Pekin, tarihin ilk başlarında Shandong ve Orta Çin’deki beyliklerin yanı sıra Koreliler ve Moğollar için bir ticaret şehriydi. Savaşan Beylikler Dönemi boyunca, Yan Krallığı’nın başkenti olana kadar büyüdü ve sonunda Liao Hanedanlığı döneminde Yanjing olarak anıldı. M.S. 1215’de Yanjing (Pekin) Cengiz Han tarafından ateşe verilerek yok edildi ve Büyük Başkent anlamına gelen Dadu olarak 1272 tarihinde ortaya çıktı. Dadu, aynı zamanda Hanbalık (Han Şehri) olarak bilinir. Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han tarafından Hanbalık yeniden inşa edildi ve başkent oldu.
BALıK, KENT, ŞEHIR, GÂRÂ
Balık, Göktürk harfleriyle yazılmış kitabelerde “şehir” anlamında kullanılan bir kelimedir. Orhun yazıtlarında “balıktakiler dağa çıkmış, dağdakiler de aşağı inmişti” şeklinde kullanılmıştır. Tonyukuk Kitâbesi’nde Çin’e yapılan akınlardan bahsedilirken yirmi üç Çin balığının tahrip edildiği anlatılır. Yine Göktürkçe yazılmış Ongin Yazıtı’nda “kamug balıkka tegdim” (bütün şehirlere yetiştim) cümlesi geçmektedir.
Hanbalık (Günümüzde Pekin) Türkler hangi devlet olursa olsun hükümdarın oturduğu şehre Hanbalık derlerdi
Oğuz Türklerinde balık sözünün diğer bir anlamı da “çamur”dur. Balçık kelimesinin balıktan geldiği tahmin edilmektedir. Kelime aslında “bal” kökü ile bir nevi toprağı ifade etmekteydi ve Türkler’in kurdukları şehirlerdeki binalar hatta şehir surları daha çok çamur-toprak (kerpiç) ile yapılmıştı. Çin kaynaklarında Asya Hunlarının evlerini “dövülmüş toprak”tan yaptıklarından bahsedilmektedir.
Uygurlar büyük şehirleri küçük şehirlerden “ulug balık” adıyla ayırıyorlardı. Türkçe balık sözü Moğolca’ya “balkat” olarak geçmiştir. Çoğulu “balakat” tır.
Balık kelimesiyle ifade edilen bazı şehirler şunlardır:
Beşbalık (Uygur Hâkanlığı’nın başşehri), Hanbalık (Hazar Hâkanlığı’nın başşehri olan İtil aynı zamanda Çin başşehri Pekin), Baybalık (Orhon ile Selenga’nın birleştiği bölgede), Ordubalık (Karabalgasun), Koçubalık (Turfan), Şantungbalık (Çin’in doğusunda), Togubalık (Dokuz Oğuz’a ait)
Balık kelimesi Uygurlar’ın son zamanlarına doğru yerini Soğdca’dan gelen “kent” ve Farsça kökenli “şâr” kelimelerine bırakarak unutulmuştur.
Şâr, içinde yaşayanların çoğunlukla ticaret, sanayi ve yönetim gibi işlerle uğraşan büyük yerleşimlere denir. Şar kelimesi ise türkçeleşmiş ve “şehir” adını almıştır.
Kent kelimesi Oğuz boyları tarafından kullanılmıştır. Köyden büyük yerleşim yeri için kullanılırdı. Selçuklu Türkleri buna “Kede” de derdi.
Gârâ “hisar” demektir. Selçuklularda “gârât” olarak ta kullanılmıştır. Kayı boyları “pârgân” derlerdi.
MOĞOLLAR KİMDİR?
Moğol tabirini tarihe tanıtan Cengiz Han olmuştur. Kendisinden önce Moğollar'a ne dendiği tam olarak belli değildir. Peki Moğollar kimdir, dinleri ne?
Moğollar ve
Cengiz Han’ın genel olarak Türk olduğu kabul edilir. Cengiz Han Moğolca ayrıca Türkçe konuşurdu. En önemlisi Cengiz Han konuşmalarında kendini Türk olarak tanıtmıştır. İşte Moğollar hakkında merak edilenler…
MOĞOLLAR
Moğollar, Doğu ve Orta Asya kavimlerindendir. Asıl yurtları olan Moğolistan'ın yerli halkıdırlar.
Bugün Moğollar, Moğolistan dışında Rusya’ya bağlı; Aga Buryat Özerk Bölgesi, Ustorda Özerk Bölgesi ve Buryat Cumhuriyetinde yaşamaktadırlar. Ayrıca Çin ile Moğolistan arasında yer alan İç Moğolistan Özerk Bölgesi’nin de büyük çoğunluğu Moğol’dur.
Tarihte, Asya kıtasının büyük bir kısmına sahip olup yayıldılar. Memleketlerinden çıkıp da geri dönmeyenler, diğer milletler arasında eridiler. Bugün Moğollar, sadece Çin ile Rusya arasındaki Moğolistan'da yaşarlar. Mongoloid tiptedirler. Dilleri Altay dillerinden olan Moğolcadır.
Cengiz Han'ın Pekin'e girişi | Reşîdüddîn'in Cami’üt-Tevarih
Cengiz Han’ın teşkilâtlandırdığı Moğollarda, ahâliye ivgen, boya obop, âile ve en küçük birliklere de aymuğ ve yasun denirdi. Ordu da bu usûle göre teşkilâtlanmıştı. Ulus denilen Moğol kâbile birliklerinin hepsi asker sayılırdı. Kabîleler sefere, kendi çadırları, hayvanları ve kadınları ile bir ordu gibi giderdi. Her kabîle kendini idâre ederdi. Sanat bölükleri, idârî kumanda teşkilâtları yoktu. Silâhlarını kendileri yaparlardı. İşgâl ettikleri ülkeler, merkezî bir devletten idâre edilemeyecek kadar genişledi. Siyâsî ve idârî bakımdan tecrübesiz olan Moğollar, bu yüzden çok zor duruma düştüler. Devlet kadrosunda idâreci ve vergi toplayacak memurları yok denecek kadar azdı.
Cengiz Han’ın soyundan olanlar, Çağatay Hanlığı (1227-1370), İlhanlılar (1256-1353), Altınordu (1226-1502), Şeybani Hanlığı (1500-1598) ve Kırım Hanlığı’nı kurdular. Cengiz Hanın oğulları ve torunlarının hâkimiyeti çok kısa sürdü. Abbâsî halîfeliğinin merkezi Bağdat’ı 1257’de yıktılar. Suriye dâhil Doğu Akdeniz, Batı Anadolu kıyılarına Avrupa’da Viyana şehri civârına kadar hâkim oldular. Moğolların yenilmezliğini, Mısır Memlûkleri yıktı. Hülâgu Hân’ın ordusunu, Memlûk Sultânı Kutuz ve komutanı Baybars, 1260’ta Ayn Calut’ta büyük bir bozguna uğrattı. Doğu Karadeniz’deki Haçlı kralları ve Kilikya Ermenileri ile de Memlûkler Devletine karşı anlaştılar. Anadolu’da da on üçüncü asrın ortalarından sonra Moğol vâliler söz sâhibi oldu.
On dördüncü asrın başlarında Orta ve Güneybatı Asya’da İslâm ülkelerinde yaşayan Moğollar İslam dinini kabul etmeye başladılar. İlhanlı hükümdârı Gazan Hanın İslâmiyeti kabûl etmesiyle, kumandan, vezir ve askerlerinden pek çoğu müslüman oldu. İslâmiyeti kabûl eden İlhanlılar devlet adamları, bölgedeki ahâliyle kaynaşmayı sağladılar. Mâverâünnehr, Yedisu ve Doğu Türkistan’a hâkim olan Çağatay Hanlığı, on dördüncü asrın sonunda Timur İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girdi. Güney Rusya ve Batı Sibirya'daki Cuci sülâlesinden Altın Orda’da Berke Han Müslüman oldu.
On beşinci asrın sonuna kadar bölgeye hâkim olan Altın Orda, Tîmûrlular tarafından yıkıldı. Bir kısım toprakları üzerinde Kazan Hanlığı kuruldu. Cuci sülâlesinden Şeybânî Hanlığı sülâlesinden Kırım Hanlığı, en uzun ömürlü hânedân oldu. Osmanlı Devleti’ne tâbi idiler.
On beşinci asırdan on sekizinci asrın sonuna kadar iktidârda kaldılar. Dış Moğolistan'daki Moğolistan bağımsız, Rusya’ya; İç Moğolistan’daki muhtar idâre de Çin’e bağlıdır. Moğolistan’da yaşayan Moğollar, Buda inancının Lamaizm mezhebine mensuptur. Din adamlarına “lama” adını verirler. Lamalar, tabiblik ve büyücülük de yaparlar. Din merkezleri Tibet’teki Lhasa şehri olup ikinci derecedeki dînî merkezleri Urga’dır. Moğolistan’da, Tengricilik ve Hıristiyanların yanında, çok az da İslâm dînine mensup olanlar vardır.
MOĞOLLAR TÜRK MÜ?
Cengiz Han genel olarak Türk olduğu kabul edilir. Cengiz Han Moğolca ayrıca Türkçe konuşurdu. En önemlisi Cengiz Han konuşmalarında kendini Türk olarak tanıtmıştır. Cengiz Han'ın soyu Çinlilerce Türklere dayandırılır. Bu Türkler ise bir bakıma Kök-Türkler'in devamıdır.
Moğol tabirini tarihe tanıtan Cengiz Han olmuştur. Kendisinden önce Moğollar’a ne dendiği tam olarak belli değildir. Cengiz Han'ın Moğol topluluğu etnik değil, bir bakıma Osmanlı tabiri gibi siyasî bir tabirdir. aralarında Türkçe konuşan veya Türk olan boylar ve uyruklar da vardır.
Kaşgarlı Mahmud, Tatarlar’ı, ayrı lehçeleri olan bir Türk kavmi olarak göstermiştir. On Üçüncü Yüzyılda ise büyük Cengiz İmparatorluğunu gezen Marko Polo, Tatar kelimesini Türkler’le Moğollar’ın ikisini birden kapsayan bir deyim olarak kullanmıştır.
Türkler Tatar'ı Türkler’in bir parçası ve doğu Türkçe’siyle konuşan Türkler olarak kabul etmişlerdir. Âşıkpaşaoğlu, tanınmış tarihinde Süleymanşah’la birlikte Anadolu’ya gelen Türkleri “elli bin miktarı göçer Türkmen ve Tatar evi” olarak kaydetmiştir.
Türkler’le Moğollar aynı kökten aynı boydan gelen iki kardeş millet olduğunu söyleyebileceğimiz gibi Cengiz Han, Moğol olmaktan daha fazla Türk’tü. Cengiz’in Türklüğü tarihî geleneklerin dışında tarafsız çağdaş Çinlilerin tanıklığı ile de sabit olduğunu söyleyebilmek mümkün.
Profesör Zeki Velidi Togan, 1941’de yayınladığı ‘Moğollar, Cengiz ve Türklük' adlı küçük eserinde ve 1946’da yayınladığı ‘Umumî Türk Tarihine Giriş' adlı eserinde Cengiz Kağan’ı 1221’de ziyaret eden Çao-hong adlı bir Çin elçisinin verdiği bilgiyi nakletmektedir.
Bu elçi, Cengiz’in eski Şato Türklerinden geldiğini gayet açık olarak belirtmiştir. Cengiz’in tipi hakkındaki tarihî bilgiler de (uzun boylu, kumral saçlı, beyaz tenli, yeşil gözlü) eski Gök Türk kağanlara uymaktadır.
Cengiz’in aile adı olan Börçegin, Börü Tegin’in Moğolca söylenişinden ibaret olduğu gibi Cengiz kelimesi de Tengiz yani Deniz kelimesinin Moğolca söylenişidir. Türkçe’de “t” ile başlayan kelimelerin Moğolca’da ‘ç' ile başladığını Altay dilleri uzmanları ifade etmektedir.
Cengiz’in ailesi eski Türk devlet geleneğine uygun olarak Moğollardan bir kısmı üzerinde beylik eden bir Hanedanı kolu idi. Bu hanedanda Türk geleneklerinin devam etmekte olduğu Cengiz’in oğullarından Çağatay ve Ögedey’in adlarından anlaşılmaktadır. ‘Çağa' ve ‘Öge' bilindiği üzere, Türkçe kelimelerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.