Dünya Sağlık Örgütü’nün aspartam ile ilgili kararı, pek çok kişinin kafa karışıklığını artırdı. “Muhtemel kanserojen” ifadesi, muhtemel kafa karışıklığı demektir… DSÖ’nün ortalığı karıştıran kararları yeni değil; Covid-19 pandemisi sürecinde de bunu gördük. Aldığı kararlar hala tartışılıyor… Bu ortamda yani aspartam kararı sonrasında tüketiciler nasıl davranmalı, gıda ve içecek şirketleri nasıl bir iletişim stratejisi izlemelidir?
Öncelikle ortada üç karar var:
1. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), daha önceden aspartam için “muhtemel kanserojen” açıklaması …
2. Dünya Sağlık Örgütü bünyesindeki Gıda Katkı Maddeleri Ortak Uzman Komitesi (JECFA)’nın günlük doz kullanımı için kilo başına 40 miligram tavsiyesi...
3. Dünya Sağlık Örgütü her iki karar için herhangi bir red ve olumlama getirmeden daha fazla kanıt araması tavsiye ile aspartamın kullanılabileceği kararı...
Pek çok kesim, 14 Temmuz’da yasaklama kararı çıkacağını bekliyordu.
Konuyu özetleyecek olursak; aspartam, dünyanın en yaygın yapay tatlandırıcısı olup “kalorisiz” ve “light” denilen diyet kola, gazoz, kahve, sakız, çikolata ve pek çok şekerlemede tatlandırıcı olarak kullanılıyor. DSÖ, aspartamı insanlar için muhtemel kanserojen olarak sınıflandırarak, günlük alım miktarı aşılmadığı sürece kullanımının güvenli olduğunu açıkladı. Günlük alım miktarı ise kilo başına 40 miligram olarak belirlendi. Bu, 70 kg ağırlığındaki bir yetişkinin günde 9-16 kutu diyet alkolsüz içecek içmesi gerektiği anlamına gelir.
“Muhtemel kanserojen” kararı
Sonuçta “Muhtemel kanserojen “ tanımı en baskın görünen durumdur. Ve tüketiciler nezdinde etkili olacaktır. Umarım, medya duyarlı bir yayıncılık yapar ve gıda şirketleri de şeffaf bir iletişim stratejisi izler de şeker algısı konusunda doğru bir bilgi edinilmiş olur. Uzun vadede hem tüketici hem de gıda şirketlerinin lehine bir durum oluşur.
Her halükarda bu karar, gıda endüstrisinin ve tüketicilerin tavır ve durum değişikliğinde tetikleyici olacak. Aspartam hatta yapay tatlandırıcı kullanan gıda ve içecek üreticileri, tüketicilerin itimadını kazanmak ve güvenli ürün sunduklarına dair bir çalışma ve tutum yürüteceklerdir. Tüketiciler, uzun dönemli süreçte aspartam, yapay tatlandırıcılar veya diğer şekerlere karşı bir tavır ortaya koyacaklardır. Geçmiş 20 yılda yaşandığı gibi nişasta bazlı şekerlere verilen tepkilerin daha yoğun şekilde benzeri yaşanacağını düşünüyorum.
Haliyle bu karar öncesinde en çok adı geçen marka Coca Cola oldu. Coca-Cola, küresel olarak en iyi üretim ve dağıtım sistemlerinden birine sahip olmasının yanı sıra geçmişte şeker vergileri ve bununla ilişkili yeniden formülasyonlar gibi birçok engeli başarıyla yönetti. Her türlü kriz konusunda deneyimli bir marka…
Orta ve uzun vadede bilançolarına olumsuz yansıyan bir durum oluşacağını da sanmıyorum. Çünkü portföylerinde her türlü tüketici grubuna sunabileceği farklı kategorilerde onlarca ürünleri bulunuyor.
Rakibi PepsiCo, çok önce aspartamdan sukraloz ve asesülfam potasyum karışımına geçtiği için rakibine karşı bir avantajının geniş tüketici kitlesince fark edilip, fırsata döneceğini de beklemiyorum.
Aslında Coca Cola, 2015 yılında ABD’de bazı gazlı içeceklerde katkı maddesini değiştirmişti, ancak bir yıl sonra bu ürünlerde önceki formülasyonu döndü. O tarihlerde de aspartam ile ilgili benzeri spekülasyonlar yapılmasına rağmen…
Aspartam, 1965 yılında keşfedilen bir yapay tatlandırıcıdır. Şekerden 200 kat daha tatlı olan aspartam diyet kola, diyet gazoz, şekersiz sakız ve pek çok şekerleme ürününde kullanılmaktadır. Aspartam, kalorisiz (kale alınmayacak kadar az kalorili) ve diş çürümesi yapmaz. Ayrıca, kan şekerini yükseltmez ve insülin salınımını etkilemez.
Diğer yapay tatlandırıcılar
Aspartam dışında, gıda ve içeceklerde kullanılan başka yapay tatlandırıcılar da vardır:
* Sakarin: Şekerden 300 kat daha tatlı olan ve kalori içermeyen bir tatlandırıcıdır. 1879 yılında bulunmuştur.
* Sukraloz: Şekerden 600 kat daha tatlı olan ve kalori içermeyen bir tatlandırıcıdır. 1976 yılında bulunmuştur.
* Asesülfam-K: Şekerden 200 kat daha tatlı olan ve kalori içermeyen bir tatlandırıcıdır. 1967 yılında bulunmuştur. Potasyum tuzu olarak da bilinir. Isıya dayanıklı olduğu için pişirme ve fırınlama işlemlerinde kullanılabilir.
* Neotame: Şekerden 7000 ila 13000 kat daha tatlı olan ve kalori içermeyen bir tatlandırıcıdır. 1998 yılında bulunmuştur. Aspartamın geliştirilmiş bir versiyonudur. Fenilketonürisi olan kişiler için güvenlidir.
* Advantan: Şekerden 20.000 kat daha tatlı olan ve kalori içermeyen bir tatlandırıcıdır. 2002 yılında bulunmuştur. Aspartamın türevidir, ancak fenilalanin içermez.
Bazı firmalar, “aspartam değil şu tatlandırıcıları kullanıyoruz” gibi bir yaklaşım içinde olabilir. Unutmayın ki alternatif yapay tatlandırıcıların her biri ile ilgili farklı olumsuz iddialar vardır ama aspartam gibi etkisi şimdilik ispatlanamamıştır.
Doğal tatlandırıcılar
Yapay tatlandırıcıların yanı sıra bir diğer seçenek olarak, doğal veya düşük kalorili tatlandırıcılar da aspartamın alternatifi olarak kullanılabilir:
* Stevia: Güney Amerika’da yetişen bir bitkinin yapraklarından elde edilen doğal bir tatlandırıcıdır. Şekerden 200 ila 400 kat daha tatlıdır ve kalori içermez. Eski popülerliğini koruyamadı. Mesela ben tadını beğenmemiştim.
* Eritritol: Meyve, sebze ve mantarlarda doğal olarak bulunan bir şeker alkolidir. Şekerden yüzde 60 ila 80 daha tatlıdır ve çok düşük kalorilidir (1 gramda 0,24 kalori).
* Monk fruit (Keşiş meyvesi): Çin’de yetişen bir bitkinin meyvesinden elde edilen doğal bir tatlandırıcıdır. Şekerden 100 ila 250 kat daha tatlıdır ve kalori içermez.
Ancak, aspartam hakkında başka endişeler de vardır. Aspartam, bazı insanlarda nadiren baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi yan etkilerinden söz ediliyor. Ayrıca, aspartam, fenilketonüri adı verilen bir genetik hastalıkta bulunan kişiler için tehlikeli risk de taşıyor. Fenilketonüri hastaları, aspartam tükettiklerinde fenilalanin adı verilen bir aminoaside maruz kalırlar. Fenilalanin, fenilketonüri hastalarında zararlı etkilere neden olabilir.
Ülkelerin gıda otoriteleri ne diyecek?
Dünya Sağlık Örgütü’nün son kararı sonrasında, ülkelerin gıda otoriteleri aspartam ve yapay tatlandırıcılar için gıda kodekslerinde değişiklik yapmalı ve etiket beyanlarının yeniden tanımlanmasını istemelidir. Aspartam içeren gıda ve içecek üreticileri de, yasal düzenleme yapılmasını beklemeden tüketicilerin güvenini kazanmak için şeffaf bir iletişim yürütmeli ve endişeleri gidermelidir.
Tüketiciler ise, sadece aspartam ile ilgili değil şekerlerin her türü ile ilgili hakkında daha fazla bilgi edinmek için güvenilir kaynaklara başvurmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü, Gıda ve Tarım Örgütü ve Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi gibi kuruluşlar da, aspartam, tatlandırıcılar hakkında güvenilir bilgiler sunmaya başlamalıdır.
Türkiye’de diyet ürünlerde durum
Türkiye’de yapay tatlandırıcı kullanan gıda ve içecek şirketleri şimdiye kadar “light”, “zero”, “0 kalori”, “kalorisiz”, “şekersiz” gibi ifadeler kullanıyorlardı. Bundan böyle etiketlerde kullanacakları ifadeler tahmini olarak nasıl olacak sorusuna ise kesin bir cevap vermek zor:
* Yapay tatlandırıcı kullanan gıda ve içecek şirketleri, Türk Gıda Kodeksi Alkolsüz İçecekler Tebliğine göre ürünlerinin etiketlerinde ürünün adının yanında yapay tatlandırıcı içerir ibaresini yazmak zorundadırlar. Ayrıca ürünlerinin içindekiler bölümünde de hangi yapay tatlandırıcıyı kullandıklarını belirtmek zorundadırlar.
* Yapay tatlandırıcı kullanan gıda ve içecek şirketleri, ürünlerinin etiketlerinde light, Zero, 0 kalori, Kalorisiz, Şekersiz gibi ifadeler kullanmaya devam edebilirler. Ancak bu ifadeleri kullanabilmek için ürünlerinin Türk Gıda Kodeksi Beslenme ve Sağlık Beyanları Yönetmeliğinde belirtilen koşulları sağlamaları gerekmektedir. Örneğin, light ifadesini kullanabilmek için ürünün enerji veya yağ veya doymuş yağ veya şeker miktarının benzeri bir ürüne göre en az %30 oranında azaltılmış olması gerekmektedir.
* Yapay tatlandırıcı kullanan gıda ve içecek şirketleri, ürünlerinin etiketlerinde yapay tatlandırıcıların sağlık üzerindeki olumlu veya olumsuz etkilerine dair herhangi bir iddia veya beyanda bulunamazlar. Bu tür iddia veya beyanlar, Türk Gıda Kodeksi Beslenme ve Sağlık Beyanları Yönetmeliğine göre yasaktır.
Gıda ve içecek markalarının iletişim stratejileri nasıl olmalı?
Aspartam ve yapay tatlandırıcı kullanan gazlı içecek, şekerleme, sakız, gıda takviyesi üreticileri nasıl bir iletişim stratejisi uygulamaya başlayacak sorusuna ise kesin bir cevap vermek zor. Ancak bazı olası senaryolar şöyle olabilir:
* Üreticiler, aspartam içeren ürünlerini raflardan kaldırmak yerine, tüketicilere ölçülü kullanmalarını tavsiye edebilirler. Ayrıca ürünlerin etiketlerinde aspartam içeriğini ve günlük alım miktarını belirtebilirler.
* Üreticiler, aspartam yerine başka yapay tatlandırıcılar veya doğal tatlandırıcılar kullanmaya başlayabilirler. Bu durumda yeni ürünlerin lezzetini, kalitesini ve güvenliğini test etmek ve tüketicilere sunmak için zaman ve kaynak gerekebilir.
* Üreticiler, aspartamın kanserojen olduğuna dair kanıtların sınırlı olduğunu ve DSÖ’nün günlük alım miktarını değiştirmediğini vurgulayarak, aspartamın güvenli bir katkı maddesi olduğunu savunabilirler. Bu durumda tüketicilerin güvenini kazanmak için bilimsel araştırmalara ve uzman görüşlerine dayanabilirler.
Bu senaryoların hangisinin daha olası veya daha etkili olduğunu söylemek için daha fazla araştırma yapmak gerekir. Ancak tüketicilerin sağlığına önem veren ve şeffaf bir iletişim yürüten üreticilerin daha başarılı olacağını düşünebiliriz.
Coca Cola Zero ile ilgili bir gözlemim var. Eskiden “Zero” kelimesi, kutuların üstüne logoya yakın büyüklükte yer alıyordu. Son dönemde hem yazı küçüldü hem de Zero Sugar olarak yer almaya başladı. Aspartam konusundaki gelişmeleri tahmin ederek mi küçülttüler, yoksa Zero kelimesi, Coca Cola’nın önüne geçecek kadar güçlendi mi?
Ambalaj ve etiketler değişebilir
Benzeri diyet ve light ürün ambalajlarının yenilenmesi önümüzdeki günlerde hızlanabilir.
Yapay tatlandırıcı kullanmayan diğer şekerli mamül üreticilerinden bazıları da, bunu fırsata çevirip rol kapmaya çalışabilir:
* Üreticiler, aspartamın muhtemel kanserojen olduğu haberini kendi lehlerine kullanarak, doğal şeker, geleneksel şeker veya nişasta bazlı şeker içeren ürünlerinin daha sağlıklı ve güvenli olduğunu iddia edebilirler. “Ürünlerimizde aspartam yoktur” gibi ambalaj ve dükkanlarda duyurular beklenebilir.
* Üreticiler, aspartamın muhtemel kanserojen olduğu haberini görmezden gelerek, kendi ürünlerinin lezzetini, kalitesini ve faydalarını ön plana çıkarmaya devam edebilirler. Bence böylesi daha şık olur. Bu durumda tüketicilerin sadakatini korumak için ürün geliştirme ve müşteri memnuniyeti çalışmaları yapabilirler.
* Üreticiler, aspartamın muhtemel kanserojen olduğu haberine karşı tarafsız bir tutum sergileyerek, kendi ürünlerinin yapay tatlandırıcı içermediğini ancak tüketicilerin kendi tercihlerine saygı duyduklarını belirtebilirler.
Bilinçli ve sağlıklı seçimler
Bu senaryoların hangisinin daha olası veya daha etkili olduğunu söylemek için daha fazla araştırma yapmak gerekiyor. Ancak tüketicilerin bilinçli ve sağlıklı seçimler yapmalarına yardımcı olan üreticilerin daha başarılı olacağını düşünebiliriz.
Nişasta bazlı şeker (NBŞ) daha yaygın ve doğru tanımıyla "Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu" hakkında da bir dönem zararlı olduğuna dair iddialar yükselmişti. NBŞ üreticileri ve NBŞ kullanan şekerli mamul üreticileri, bu sürecin iletişiminde attıkları adımın benzeri de yapay tatlandırıcılar için geçerli bir iletişim yolu olabilir:
* Üreticiler, nişasta bazlı şekerin normal şekerden farklı olmadığını ve günlük alım miktarına dikkat edildiği sürece sağlığa zararlı olmadığını iddia ederek, NBŞ’nin güvenli bir katkı maddesi olduğunu savundular. Bu durumda tüketicilerin güvenini kazanmak için bilimsel araştırmalara ve uzman görüşlerine dayandılar.
* Üreticiler, nişasta bazlı şekerin zararlarına karşı sessiz kalarak, kendi ürünlerinin lezzetini, kalitesini ve faydalarını ön plana çıkarmaya devam ettiler. Ürünler NBŞ ile daha parlak, daha berrak veya daha az maliyetli gibi tanımlamalar da oldu. Bu durumda tüketicilerin sadakatini korumak için ürün geliştirme ve müşteri memnuniyeti çalışmaları yaptılar.
* Üreticiler, nişasta bazlı şekerin zararlarına karşı tarafsız bir tutum sergileyerek, kendi ürünlerinin nişasta bazlı şeker içerdiğini ancak tüketicilerin kendi tercihlerine saygı duyduklarını belirttiler. Böylece tüketicilerin bilinçli ve sağlıklı seçimler yapmalarına yardımcı oldular.
İletişim stratejisinin temeli; gıda ve içecek şirketlerinin aspartam konusundaki endişeleri gidermek için tüketicilerle açık ve şeffaf bir şekilde iletişim kurmalıdır. Bu, tüketicilerin güvenini kazanmanın ve markalarını korumanın en iyi yoludur. Her şartta DSÖ’nün kararının, tüketicilerin etiket okuma ve anlama bilincine katkı sağlayacağını düşünüyorum.