Joan Meyer Amerikalı bir gazeteciydi, 98 yaşındaydı. Hayatı, Amerika’nın ortasındaki Kansas Eyaleti’nin Marion kasabasında geçti, hep gazetecilik yaptı.
Gazeteciliğe başlaması, kocası sayesinde oldu. 1948 yılında kocası, bu küçük kasabada yayınlanan gazetede işe başladı. 1960 yılında, Bayan Beyer, kocasına yardım için gazetede sosyal haberlere bakmaya, editörlük yapmaya başladı.
Kendisi üniversiteye gitmemişti ama her zaman hevesli bir okuyucuydu ve imlası çok iyiydi. Ayrıca kasabadaki herkesin soyağacını biliyordu, bir ansiklopedi gibiydi.
Kocası gazeteyi satmak isteyince, engel oldu, başına oğlunu geçirdi, kendi de yardımcılığına soyundu. Patron olan oğlunun yardımcısı olarak, maaş çeklerini imzaladı ve ‘Anılar’ yazmaya devam etti. Bir yıl sonra eşinin ölümünden sonra da işi bırakmadı.
Gazetecinin evinin ve ofisinin basılmasına yol açan olay ise şöyle gelişti:
Kasabadaki bir yerel restoranın sahibinin, alkollü araç kullanmaktan hüküm giymesine rağmen, ehliyetsiz araç kullanmaya devam ettiğine dair bir söylenti çıktı. Söylentiyi yayan, restoran sahibinin boşandığı eşiydi. Ancak bu haber, boşanmış kadının iftirası olabilir diye hemen yayınlanmadı. Ama restoran sahibi, sağda solda bu söylentiyi gazetenin yaydığını söylemeye başladı. Kendi restoranında, bir milletvekilinin yaptığı toplantıya ise gazetenin muhabirlerini aldırmadı. Ayrıca halka açık bir yerel belediye meclisi toplantısında, gazeteyi, içeriğine itiraz etmediği hassas belgeleri yasa dışı bir şekilde elde etmek ve yaymakla suçladı. Gazetede de bir haber yayınladı ve bu rekor okuma sağladı.
Bunun üzerine geçen hafta polis, restoran sahibinin nüfuzuyla, bir arama emri çıkardı, kasabanın 5 polisten oluşan tüm ekibi, iki şerif yardımcısı ile gazetenin merkezini, muhabirlerin ve yayıncıların evini bastı. Bilgisayarla, cep telefonlarına ve gazetenin malzemelerine el koydular.
98 yaşındaki gazeteci Joan Meyer, evinin saatlerce süren aramadan sonra dağınık kalması üzerine sıkıntıya girdi, yemek yiyemedi ve gece uyuyamadı. Kendisini arayan gazetecilere ise cesurca konuştu ve "Bunlar Hitler taktikleri ve bu tür şeylerin önlenmesi için bir şeyler yapılması gerekiyor. Olanları engelleyecek iyi insanlar nerede?”dedi.
Ertesi gün de hayatını kaybetti.
Olay Amerikan Basın dünyasından büyük tepki gördü. Basın özgürlüğü savunucuları, polisin gerekçelerinin yetersiz olduğunu savundular.
Reuters, Associated Press, New York Times, Washington Post ve Gazeteciler Basın Özgürlüğü Komitesi dahil 30’dan fazla kuruluş, kasabanın polis şefine mektup yollayıp, el konulan tüm materyallerin iadesini talep etti.
Mektupta, “Polisin bu belgelere el koyması, anayasanın koruduğu haber toplama özgürlüğüne müdahaledir” denildi. PEN Amerika ise şöyle dedi:
“Bu baskın, federal yasayı ihlal ediyor. Haberciliğe müdahale etmeye yönelik bu tür korkunç girişimler, bir demokraside kontrolsüz kalamaz. Kolluk kuvvetleri, gazetenin yasal haklarının ihlal edilmesinden sorumlu tutulmalı."
Oğlu Eric Meyer ise, "Beni en çok rahatsız eden şey, 98 yaşındaki bir kadının dünyadaki son gününü, evini işgal eden zorbaların saldırısı altında hissederek geçirmesi" diye ekledi.
Maalesef eski Başkan Donald Trump’ın, önceki yıllarda yaptığı gazetecileri hedef gösteren açıklamaları, ABD’de gazeteci düşmanlığını artırdı. Eğer Trump yeniden seçilirse, bu ülkenin, Türkiye’nin de son sıralarında yer aldığı basın özgürlüğü olmayan ülkeler arasına girmesi ihtimalini artıracağını söyleyebiliriz.
Söz Amerikalı kadın gazetecilerden açılmışken, ABD’de Başkan Nixon’u deviren Washington Post Gazetesi’nin, efsane sahibesi Katherine Graham’ın şu sözünü hatırlatalım:
“Gazeteciler, yönetenlerin değil, yönetilenlerin hizmetindedir.”