FİKRİ TÜRKEL
ISTANBUL- Sağlık trendinin, bütün üretim ve hizmet sektörleri üzerinde güçlü bir etkisi vardır. İnsanların sağlık için yapmayacakları şey yok gibi. Ve dünyanın her yerinde sağlık üzerine yeni şeyler duyuyoruz. Propolis, bu konuşulanlar arasında en güçlü temellere dayanan bir gıda ürünüdür.
Çiçekler ve arılar hayatımıza güzellik ve lezzet katmasının yanı sıra varlığımız ve sağlığımız için sürdürülebilir devalar da sunuyor. Propolis de bunlardan sadece biridir.
Çiçekten güzel koku, tıbbi ekstreler, renkler alırız. Arıdan ise bal, polen, arı sütü, arı zehiri vs…
Arı ve çiçeğin işbirliğinden ortaya çıkabilecekler hakkında her gün şaşırtıcı bilgiler geliyor. Özellikle de propolisin insan üzerindeki sağlık etkisiyle ilgili. En geniş bilinen etkisi, insanın bağışıklık sistemini düzenlemesi ve koruyucu etki sağlamasıdır. Bu alanı doktorlar ve apiterapi uzmanlarına bırakıyorum.
PROPOLIS NEDIR?
Saf propolis, arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı, antioksidan maddelerden oluşan doğal bir arı ürünü olmasıyla yüksek değer taşıyor. Kelime içeriği pro (ön) ve polis (koruyan)’ten oluşan propolis, arıların yaşam alanı olan kovanın ön temizleyicisi sayılıyor. Arılar petek gözlerini propolis ile kaplıyor; sonrasında üzerine balını, yavrusunu, besinini koyuyor. Böylece arının ürettiği ürünler kovanda bozulmadan saklanıyor. Tıbben içeriğinde ise şunlar var: Propolis antibakteriyel, antifungal, antiviral, antiprotozoa, lokal anestezik, anti inflamatuar ve bağışıklığı uyarıcı gibi çok farklı biyolojik ve farmakolojik özelliklere sahip.
Sonbahar ile birlikte propolis reklamlarını göreceksiniz. Toplumdaki sağlık talebi ve propolis hakkındaki güçlü ve olumlu algı pek çok yatırımcıyı bu alana yöneltiyor. Bunlar yetmez, kurumsal pek çok şirkete daha ihtiyaç var.
ARıCıLıKTA DÜNYADA IKINCIYIZ
Türkiye arıcılıkta dünyanın ikinci büyük üreticisidir. 7 milyonu aşan kovan sayısı, 100 bin tonu aşan bal üretiminin yanı sıra sahip olduğu flora, çam, meşe gibi üretim ortamlarıyla başka ülkelerde olmayan özellikler de gösteriyor. Türkiye’de 500 civarında çiçekli, yani bal verebilen endemik bitkiye sahiptir. Yani benzeri başka yerde olmayan özellikte bal üretebilir. Bir diğer anlamı ise biyolojik çeşitlilik ve ender bulunması bal, propolis, polen, arı sütünün etken maddelerinin de daha güçlü olduğu anlamına gelir. Meşe Balının medikal etkisi çok güçlü olmasına rağmen şimdiye kadar onu anlatamadık.
Sovyetler Birliği döneminde, belli özellikler gösteren tıbbi ve aromatik bitkilerle arılar beslenerek, medikal etkileri artırılmış bal üretimi üzerinde yoğun çalışmalar yapılıyordu. Şimdi bu çalışmalar bütün dünyada daha yoğun olarak yapılıyor.
En son okuduğum haber şudur: 2016 yılında Alexandria Üniversitesi’nde yapılan çalışmada; Radyoterapi tedavisi gören bireyler ile radyoterapi tedavisinin yanında propolis kullanan bireyler karşılaştırılmıştır. Propolis kullanan gruba günde 3 defa 400 mg olacak şekilde propolis takviyesi verilmiştir. Çalışmanın sonucunda propolis kullanımının radyasyona bağlı DNA hasarını azaltmada yardımcı olduğu, yani radyasyonun olumsuz etkilerine karşı vücudu koruduğu ve ayrıca kanser hücrelerinin yok edilmesinde destekleyici olduğu belirtilmiştir.
Apiterapi yani arı ile tedavi alanında, bilimsel makale sayısında da önemli artış olduğu gözleniyor.
TAĞŞIŞ VE HILELI ÜRÜNLERE DIKKAT!
Eğer propolis, polen, arı sütü gibi gıda takviyeleri denetim altına alınmazsa ve etiket tanımlamaları doğru yapılmazsa tağşiş ve hileli ürünler bu güçlü algıyı yok edecektir. Bunun tarımsal verimlilik, yaşamın devamı ve sağlığımızdaki kaybın yanı sıra ekonomik bir kayıp olduğu bilinmelidir.
Öncelikle, arıcılık önemli bir kırsal kalkınma projesidir. Ve en önemli sürdürülebilir projelerin başında gelmelidir. İnsan gıdasının yüzde 30’nun arı tozlaşmasına gereksinim duyan bitkilerden oluştuğu biliniyor. Dünya genelinde arı tozlaşması ile elde dilen ürünün o yıl üretilen balın değerinin 50 katından fazla olduğu da söylenebilir.
Bu haliyle bile arıcılık, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir gelir kaynağıdır. Ancak potansiyel değerlendirilememektedir. Çin yıllık bal üretiminin ortalama yüzde 25’ini ihraç ederek 250 milyon dolar gelir elde etmesine rağmen, Türkiye bal üretiminin sadece yüzde 3,8’ini dış pazarda değerlendirebilmektedir.
BAL IHRACATı
Türkiye, bu yılın ilk altı ayında 41 ülkeye 2 bin 445 ton bal ihraç ederek, 10 milyon 456 bin dolar gelir elde etti. Unutmayalım ki sadece Amerika yılda 150 bin ton, Almanya ise 90 bin ton bal talep ediyor.
Türkiye’de koloni başına bal üretiminin oldukça düşük düzeyde olduğu belirlenmiştir. Zira, koloni başına verim ortalama 14,3 kg ile, dünya ortalamasından yüzde 32 daha düşüktür. Çin’i dünya bal üretiminde ve ticaretinde üstün kılan faktör ise koloni başına verim değerinin 50 kg’ın üzerinde olmasıdır.
Propolis, arı sütü, arı zehiri, polen gibi arıcılık türevlerinde de Çin, neredeyse tek başına dünya tedarikçisi durumundadır. Türkiye’ye de tahmini olarak 40 ton civarında işlenmiş propolis ithal ediliyor. İşin kötü yanı, İTÜ tarafından yapılan bir analizde, bu ürünlerin yüzde 95’inin sahte, karışık ve hileli oldukları yönündedir. Doğrusu, arıcılarımıza eğitim vererek yerli ve doğru ürünleri piyasaya arz etmeliyiz.
PROPOLISTE ÜRETIM POTANSIYELI YÜKSEK!
Tahmini olarak Türkiye’de 1500 ton civarında propolis üretilmesi mümkündür. Maalesef, bu konuda bir veri yok. Benim farklı kriterlerle yaptığım bir hesapla bu kadar elde edilebileceğine inanıyorum. Şu anda 400 ton civarında propolis, arıcıların bilgisizliği sebebiyle çöpe gidiliyor. Halbuki baldan daha yüksek maddi değere sahip, sağlıklı bir üründür. Bunun yanı sıra arı zehiri, arı sütü, polen gibi ürünlerin de arıcılar için büyük gelir kaynağı olduğu unutulmamalıdır.
Dünyada arı ölümleri ve kayıpları, tarım sektörünü etkilemeye devam ediyor. Bu bağlamda oğul arı satışı ve ana kraliçe arı üretimi de bu sektörde faaliyet gösterenlere büyük kazançlar sağlayabilir.
Arıcılığın ekonomiye katkıları
Türkiye ekonomisi bakımından arıcılık faaliyetlerinin doğrudan 250 milyon TL, dolaylı olarak ise 2 – 3 milyar TL civarında getirisi olduğu tahmin ediliyor. Bununla birlikte göstergeler, arıcılık faaliyetinin Türkiye tarımında önemli bir konuma sahip olduğunu göstermektedir.
Olayın bütününe bakınca, Türkiye arıcılık ürünleri ihracatçısı bir ülke olacaktır. Halbuki şu anda bizden daha az üretim yapan Arjantin ve Yeni Zelanda, bizden daha fazla ihracat yapan ülke durumundadır.
1996–2015 yılları arasında Türkiye’nin bal üretiminin yüzde 71, balmumu üretiminin yüzde 47 ve koloni sayısının da yüzde 94 oranında artış gösterdiği tespit edilmiştir. Trend analizi değerlerine göre 2020 yılında Türkiye’nin bal üretiminin 115 bin tona yükseleceği, koloni sayısının ise 10 milyona ulaşacağı öngörüsünde bulunulmuştur.
Arıcılık sektörü bulunduğu konumdan çok daha iyi bir noktaya doğru evriliyor. Bu potansiyeli ve algıyı doğru yönetmek gerekiyor. Bunun için de Güney Kore’nin “Ginseng” ve Kanada’nın “Akçaağaç Şurubu” üretim yapılanması ve markalama süreçlerini iyi incelememiz gerekiyor.
TÜRKIYE’DE ARı ÜRÜNLERI
Türkiye’de de başarılı çalışmalar var. Eskiden beri takip ettiğim BEE’O markasının kurucusu SBS şirketini ziyaret ettim. Şirketin kurucuları arasında yer alan ve Amerika’da yaşayan Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu da İstanbul’da imiş. Diğer ortak Aslı Elif Tanuğur Samancı ve Dilek Hocamız ile konu üzerinde konuşma fırsatı buldum.
BEE’O ürünlerinde kullanılan propolis ekstraksiyon yöntemi, İTÜ ARI Teknokent’te uzman gıda mühendisleri tarafından Ar-Ge çalışmaları ile geliştirilerek, TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD 2016 İnovasyon Ödülüne layık görüldü. Şimdiye kadar aldıkları yerli ve yabancı 28 ödül ile oldukça iddialı bir konumdalar.
BEE’O, 2 bin sözleşmeli arıcı ile 250 bin kovandan toplanan propolis, polen, ham bal, arı sütünü farklı karışımlarla tüketiciye sunuyor, Anadolu propolisine sahip çıkıyor. Şirket, sağlık desteği taşıyan bu ürünlerle kişisel gelişim alanında iddialı olmak istiyor.
EKOLOJIK DENGEYI BOZMAYALıM!
Önümüzdeki iki yılda Türkiye’nin hedefi 10 milyon kovan ve 150 bin ton bal üretimine ulaşmaktır. Bu sektörün algısını düşürmemeliyiz. Sürdürülebilir yaşam için vazgeçilmez olan bu arıcılık için ne yapılsa azdır.
Eğer çiçekler ve arılar hayatımıza renk ve tat katıyorsa, biz de elimizden gelen küçük bir şeyi ihmal etmeyelim: Arılar, milyonlarca yıldır kendilerini korumak ve sağlıkları için propolis kullanıyor. Sağlığı için bir şey daha kullanıyor: Yabani çiçekler. Çoğunuz görmüştür, kediler de kenarda köşede bazen yabani otları yer. Onlar için bir nevi ilaçtır. Etrafımızdaki yabani otları koruyalım, ekelim ve ekolojik dengeyi bozmayalım. Arılar da size nefis tatlar ve sağlıklı ürünlerle karşılığını verebilsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.