FİKRİ TÜRKEL
İSTANBUL -Et olmuş ateş pahası, etin alternatifi olan her şey çok cazip gelmeye başladı. Son yıllarda, çevresel sürdürülebilirlik ve hayvan refahı konularında artan endişeler, bitkisel ve laboratuvarda yetiştirilen etler gibi alternatif protein kaynaklarına yönelik ilgiyi artırıyor.
Bitkisel et, laboratuvarda üretilen et gibi ürünlerin genel adı olan “alternatif et” sektörü, geleneksel et üretimindeki çevresel etkileri azaltmayı ve hayvan refahını iyileştirmeyi hedeflerken, çeşitli teknolojik, ekonomik ve toplumsal dirençlerle de karşı karşıya kalıyor.
Daha önce “etsiz et” şeklinde konuya genel yaklaşımımı yazmıştım. Bu sefer konuya farklı argümanlar, araştırmalarla ve ekonomik verilerle yaklaşmak istiyorum
Sektör sorunlarla boğuşuyor
Teknoloji alanında önemli web sitelerinden biri olan TechCrunch.com’da yer alan habere göre, laboratuvar et alanında ciddi sorunlar var: Laboratuvarda yetiştirilen et sektörü, son yıllarda 1,6 milyar dolarlık girişim yatırımı almasına rağmen ciddi sorunlarla boğuşuyor. 2013'te 300.000 dolara mal olan ilk laboratuvar hamburgeri, bugün 20 dolara üretilebiliyor. Ancak sektör hala yüksek üretim maliyetleri ve düşük finansman nedeniyle zorlanıyor.
Halen, dünya çapında yaklaşık 200 girişim bu alanda faaliyet gösteriyor, fakat birçoğu ticari ölçekli üretim için gereken fonu bulamıyor. New Age Eats ve SCiFi Foods gibi bazı şirketler kapanmak zorunda kaldı.
Tufts Üniversitesi’nden David Kaplan da, biyoteknolojiyle ilgili alanların ekonomik zorluklarla karşılaştığını kabul ediyor.
Maliyetler yüksek
Sektörün karşılaştığı başlıca zorluklar şunlar: Yüksek üretim maliyetleri, finansman eksikliği, tüketici algısı sorunları ve düzenleyici engeller… Yasal düzenlemeler konusunda pek çok hükümetin görüşü halen netleşmiş değil. Malum Türkiye’de de Tarım Bakanlığı, laboratuvar et konusunda kesin olumsuz bir tavır gösterdi. Singapur ve ABD gibi bazı ülkeler ise, laboratuvarda yetiştirilen etlerin satışına onay vererek bu sektörün gelişimini destekliyor.
Özellikle laboratuvarda yetiştirilen et konusunda, düzenleyici kurumlar hala net bir çerçeve oluşturmakta zorlanıyor. ABD'de FDA ve USDA, bu ürünlerin nasıl etiketleneceği ve denetleneceği konusunda hala tartışıyor. Bu belirsizlik, sektörün büyümesini yavaşlatan faktörlerden biridir.
Uzmanlar, devlet desteği ve teknolojik ilerlemelerle sektörün ileride gelişebileceğini düşünüyor. Ancak geleneksel et üretimiyle rekabet edebilmek için hala aşılması gereken önemli engeller var.
50 milyar dolarlık potansiyel
Zorluklar olsa da, pazarda hızlı bir gelişme gözleniyor ve pek çok kesim bu alana duyarlılık gösteriyor. Grand View Research'e göre, küresel alternatif protein pazarının 2022'de 15.6 milyar dolar değerinde olduğu ve 2030'a kadar yıllık yüzde 11.9'luk bir bileşik büyüme oranıyla (CAGR) 53.2 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu, sektörün hala önemli bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.
Danışmanlık firması AT Kearney'in 2021 tarihli bir raporuna göre, 2040 yılına kadar küresel et tüketiminin yüzde 60'ının alternatif etlerden oluşacağı tahmin ediliyor.
Boston Consulting Group (BCG)'nin 2023 tarihli bir araştırması ise, alternatif protein pazarının 2035 yılına kadar 290 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşabileceğini öngörüyor.
Alternatif etin öncüleri
Alternatif protein sektörüne yönelik araştırmalar yapan Good Food Institute de, 2022 tarihli bir raporunda, alternatif proteinlere yapılan yatırımların 2021 yılında 5 milyar doları aştığını açıkladı.
Bu alanda faaliyet gösteren popüler bir kaç tane girişimden bahsetmek yerinde olur:
. Impossible Foods ve Beyond Meat: Bu iki şirket, bitki bazlı et alternatifleri konusunda öncü olmuş ve ürünleri dünya genelinde birçok restoranda ve süpermarkette yerini aldı. Özellikle Impossible Burger, et benzeri tadı ve dokusuyla dikkat çekiyor.
. Memphis Meats (Upside Foods): Laboratuvarda yetiştirilen et üretimi konusunda önemli bir oyuncu olan Upside Foods, tavuk, ördek ve sığır eti gibi çeşitli ürünler üzerinde çalışıyor. Şirket, 2021 yılında Singapur'da laboratuvarda üretilen tavuk eti satışına onay alan ilk şirket oldu.
. Aleph Farms: İsrail merkezli bu şirket, laboratuvarda yetiştirilen sığır eti üretiminde uzmanlaştı. Aleph Farms,2019 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu'nda ilk kez laboratuvarda et üretmeyi başardı.
Bunun yanı sıra geleneksel kırmızı et sektörünün en önemli oyuncularından Tyson Foods ve Cargill, alternatif protein sektörüne yatırım yaparak bu alandaki potansiyeli kabul ettiklerini gösteriyor.
Ayrıca perakende pazarının büyük markalarına bakacak olursak: Fast-food devleri McDonald's ve Burger King, bitki bazlı burgerleri menülerine ekleyerek alternatif etlere olan talebin arttığının işareti olarak kabul edilebilir.
Bu arada son altı ayda, alternatif et sektöründeki araştırmalara dikkat çekmek istiyorum. Farklı sektörlere göre, oransal olarak nispeten daha fazla araştırmanın yapıldığı bir alan olduğunu hatırlatmak isterim.
Tüketici nasıl algılıyor?
Edinburgh, Queensland, Avustralya ve Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden (ANU) araştırmacılar, ABD ve Almanya’daki 1800’den fazla yetişkini kültürlü ete yönelik algıları ve ahlaki değerleri açısından değerlendirdi. Bir çalışma, insanların ahlaki değerlerinin laboratuvarda yetiştirilen et alımlarını sınırlayabileceğini öne sürüyor.
Araştırmalar, doğal bir yaşamın kendileri için ahlaki olarak önemli olduğunu söyleyen insanların, kültürlü veya ekili et olarak da bilinen laboratuvarda yetiştirilen etleri reddetme ihtimallerinin, yapmayanlara göre daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Sosyo-ekonomik durum, siyasi görüşler ve yaş gibi faktörler dikkate alındığında bile bu eğilim devam etti.
Gastronomide lezzet, çok baskın bir tetikleyicidir. Massachusetts Üniversitesi Amherst’de yürütülen bir başka araştırma ise, bitki bazlı et ürünlerindeki tat ve lezzet gibi zorlukları ele aldı. Good Food Institute tarafından finanse edilen bu proje, etoburların beklediği hayvansal yağın peltemsi etkisini taklit etmeye çalıştı. Bu araştırma, bitki bazlı etin geniş kitlelere hitap etme potansiyelini artırmayı amaçlıyor.
Yeni yaklaşımlar
Yiyeceklerde, tazelik hissi de pek çok değer kadar önemlidir. Monash Üniversitesi, Gıda Kalitesi ve Güvenliği dergisinde çiğ sığır etinin tazeliğini izlemek için yenilikçi bir pH göstergesi geliştirdi. Bu çalışma, modifiye atmosferik ambalajda (MAP) çiğ sığır etinin tazeliğini görsel olarak değerlendirmeye yönelik pH indikatörleri sundu. Kırmızı lahana ve siyah havuç özleri gibi doğal bileşenler kullanılarak hazırlanan bu göstergeler, mikrobiyal yükteki artışlara duyarlı bir şekilde renk değiştirdi.
Yiyecekler ve insan sağlığı ile ilgili araştırmaların çokluğu da dikkat çekiyor. Sağlıkla ilişkili tercihlerin ağırlığı artmaya devam ediyor. Edith Cowan Üniversitesi’nden yapılan araştırmalar ise bitki kaynaklı nitratın sağlık üzerindeki olumlu etkilerini vurguladı. Bitki kaynaklı nitratın daha düşük ölüm riski ile ilişkilendirildiği, hayvan bazlı gıdalar ve işlenmiş etlerde bulunan nitratın ise daha yüksek ölüm riski ile bağlantılı olduğu bulundu. Bu bulgular, bitki bazlı gıdaların sağlık açısından önemini bir kez daha ortaya koydu.
Gelecek beklentileri
Alternatif proteinlerle ilgili olarak, Good Food Institute’dan Dr. Liz Specht "Gıda sistemimizi daha sürdürülebilir, sağlıklı ve adil hale getirmek için büyük bir potansiyele sahip." olarak tanımlıyor. Aynı enstitüden Bruce Friedrich ise, “Hayvancılığın neden olduğu çevresel sorunlara çözüm olabilir." yaklaşımı içinde.
Bu alanda en önemli argümanlardan olan “artan dünya nüfusunu beslemek için önemli araç olabilir” tezini de The World Resources Institute’dan Dr. David Welch dile getiriyor.
Alternatif et üretiminin de çevresel etkileri olabileceğini ve bu etkilerin tam olarak anlaşılmadığını savunuyor. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, bitki bazlı et alternatiflerinin çevresel etkisini geleneksel et üretimiyle karşılaştırdı. Sonuçlar, bitki bazlı alternatiflerin sera gazı emisyonlarını yüzde 30-90 oranında azaltabileceğini gösterdi. Ancak, su kullanımı ve tarım arazisi kullanımı açısından bazı bitki bazlı ürünlerin beklenenden daha az sürdürülebilir olabileceği de ortaya çıktı.
Tat ve doku
Alternatif etlerin tadı ve dokusunun geleneksel etlerden farklı olduğunu ve bu nedenle tercih etmediklerini belirtmektedir. Nielsen'in bir raporuna göre, "flexitaryen" diyeti benimseyen tüketicilerin sayısı artıyor. Bu tüketiciler, et tüketimini azaltmak istiyor ancak tamamen vejetaryen veya vegan olmak istemiyor. Bu trend, alternatif et ürünlerinin pazarını genişletme potansiyeline sahip.
Laboratuvarda yetiştirilen etlerin etik olup olmadığı konusunda tartışmalar devam ediyor. Bazı çevre aktivistleri ve beslenme uzmanları, işlenmiş alternatif et ürünlerinin sağlık açısından geleneksel işlenmiş etlerden çok da farklı olmadığını savunuyor. Ayrıca, laboratuvarda et üretiminin etik açıdan tartışmalı olduğunu düşünenler var. Bu eleştiriler, sektörün daha şeffaf ve sürdürülebilir uygulamalar geliştirmesi gerektiğini gösteriyor.
Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu'ndan yapılan bir araştırma, bitki bazlı et alternatiflerinin beslenme profillerini inceledi. Sonuçlar, bu ürünlerin protein açısından zengin olduğunu ancak bazılarının yüksek sodyum ve doymuş yağ içeriğine sahip olduğunu gösterdi. Bu, ürün formülasyonlarının sağlık açısından daha da iyileştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Alternatif et sektörü, gelecekte gıda sistemimizde önemli bir rol oynama potansiyeline sahip olsa da, karşı karşıya olduğu zorlukları aşması ve eleştirilere cevap vermesi gerekiyor.
Alternatif et sektörü, çevresel sürdürülebilirlik ve hayvan refahı konularında büyük potansiyel taşımasına rağmen, finansal sürdürülebilirlik sağlamak ve tüketici algılarını değiştirmek için önemli engellerle karşı karşıya. Tüketiciler, et ve süt ürünlerini seçerken hayvan refahına daha fazla önem veriyor, ancak tat, kalite ve sağlık gibi diğer faktörler de kararlarında belirleyici oluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.