Türk sivil havacılık sektörünün gelişmişlik kriterlerinden biri de uluslararası ilişkileri ve ticari bağlantılarıdır. Türkiye ne yazık ki uçak üreten bir ülke değil. Aynı şekilde helikopter veya diğer hava araçlarını da üretebilen teknolojiye sahip değiliz. Ama bu hep böyle gidecek değil. Bir gün gelecek bu ülke topraklarında uçak da imal edilecek. Bu azim ve kararlılığı sektörün her ferdinde görmek mümkün. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son Brezilya ziyaretinde Embraer Uçak Fabrikası'nı ziyaret etmesi bence bir milattır. Tayyip Bey'in orada gördüğü manzaradan çıkardığı bir sonuç var bence. "Türk mühendis ve teknik adamları uçak yapabilecek güce, bilgi birikimine ve zekaya sahiptir." Bir de devletin öncü ve kararlı olması var ki bunu da bizzat misyon ve vizyon olarak Sayın Başbakan kendi ortaya koyuyor. Bu ülke bir gün uçak yapacak. Buna ben tüm kalbimle inanıyorum. 10. Ulaştırma Şurası'nın 2023 hedefleri arasında bunun yer alması da önemli bir adım olsa gerek.
Havacılığımızın birden hızlı bir gelişme kazanması öyle kendiliğinden olmadı. 2003 yılında Türkiye'de yapılan seçimlerde yeni bir siyasi kadronun işbaşına gelmesi demokratik tezahürün bir sonucu olsa gerek. Halkın verdiği oylarla büyük bir çoğunlukla iktidara gelen Ak Parti'nin ilk yaptığı iş benim öteden beri dile getirdiğim bir benzetmede yatar. Liberal ekonominin fikir babalarından olan Adam Smith'in gümrük duvarlarının kaldırılması tezini dile getirdiği "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" sözünü ben " Bırakınız kursunlar, bırakınız uçsunlar" diye değiştirerek söylüyorum. AKP'nin ulaştırma politikasının temeli dar gelirli halk ve ucuzluk ekseninde yer etmiştir. Liberalleşme demek başka, bunu hayata geçirmek başka. AKP dediğini yaptı ve THY tekelini kırdı. Bakan Binali Yıldırım, mantıklı düşündü kuralları alt üst etti. Basit bir kararla yakıtta ÖTV kalktı ve uçaklar orta sınıf halka açıldı. Hal böyle olunca yeni yeni şirketler kuruldu, yeni uçaklar alındı ve sektör büyüdükçe büyüdü. Yani bıraktılar insanlar şirket kurdu, bıraktılar şirketler uçtu ve bugünlere geldik. 350 büyük gövdeli motorlu hava aracı, bir o kadar küçük gövdeli motorlu hava aracı Türkiye'yi dünyanın çekim merkezi haline getirdi. Emeği geçen sayın bakanı ve onun politikalarının hayata geçmesine büyük destek veren herkese teşekkür borcumuz var. Sektörün büyüdüğünü bize gösteren bu uluslararası ilişkiler ve ticari bağlantıların odak noktasında da artık kendini kanıtlayan bir oluşum var. Airex Sivil Havacılık Fuarı bugün Atatürk Hava Limanı'nın Genel Havacılık Apronun'da kapılarını 8'inci kez açıyor. Fuara dünyanın diğer ülkelerinde yapılan fuarlardan daha fazla uçak katılması meselenin ne anlama geldiğini ortaya koyar. A-380 gibi dev bir uçağı bu fuara getirmek bizim havacılığımızın gücünü ortaya koymaktadır. Mint Fuarcılık inandı, pes etmedi ve bugünlere gelindi. Kendisine inanan ve destek verenlerle ortaya iyi bir marka çıktı. Bu markanın başarısının altında sektörün başarısı da yatsa gerek. İlk olarak 1996 yılında açılan fuar iki yılda bir yapılıyor. Bu yıl yapılan fuarın bir özelliği de sivil havacılık ve havalimanları endüstrilerini bünyesinde barındırıyor olmasıdır. Fuara 30'u aşkın ülkeden 150 kadar firmanın katılması bana gurur veriyor.
Fuara büyük gövdeli uçaklar, iş jetleri,helikopterler, ambulans uçakların yanı sıra , uçak motorları, seyrüsefer ve uçuş kontrol sistemleri, simülatörler; yer, kargo, yolcu, ve bagaj sistem ve ekipmanları, apron ve terminal sistemleri; havalimanı güvenlik ve entegrasyon sistemleri; havalimanı tasarım ve inşaatı; havalimanı ve terminal isletmecileri; hava yolları, charter ve hava taksi isletmeleri; havacılık kulüpleri ve sektördeki dernekler katılacak.
Airex İstanbul 2010 Fuarında Agusta Westland'tan , Aırbus'a, ATR'den Bombardier'e, Cessna'dan, Dassault'a, Embraer'den, Gulfstream'e, Hawker Beechcraft'a kadar bir çok tanınmış markayı görmek mümkün olacak. Profesyonellerin yani sıra amatörler de bu fuarı gezerek heveslerini alacak bilgilerini arttıracak.
İyi uçuşlar Türkiyem.
