NEZİH ÜÇKARDEŞLER – ÖZKAN ALTINTAŞ
ULAN BATUR - KARAKURUM / MOĞOLİSTAN – Moğolistan gezimizde Türklerin Orta Asya’dan göç ettiği topraklara ayak basmanın gururunu yaşadık. Her gün farklı bir bölgeye gittik, yıllar öncesinden kalan Türk izlerini gördük.
Ama bizi en çok şaşırtan Ulanbatur’dan Karakurum’a giderken çölün ortasında kurulan sofrada önümüze gelen etli kurufasulye ile şehriyeli pilav oldu.Daha sonralarıbu menü soframızdan hiç eksik olmadı.
Ulan Batur Moğolistan’ın en modern şehri. Yeni yapılan binalarla kendini yeni dünyaya uyduruyor. Hatta Dubai’den yapılan gökdelenlerin etkisi bile görülüyor. Ama geride duran öyle bir kültür var ki asırlar boyunca korunmuş. Bunu koruyan insanları ve böyle yaşamın tercih edilmesi… Bunun kültürü korumak olduğunu biliyoruz. Bir ülkenin göstereceği en büyük değerler tarihi ve kültürel değerlerdir. Moğolistan’ın her köşesinde ülkenin canlı yaşamından örnekler gördük ve “Bu ülkeye bir kez değil, bir çok kez gidilir” dedik.
ÇADIR LOKANTADA İKRAM
Ulan Batur’da uçaktan indikten sonra hep birlikte çadırdan oluşan bir lokantaya gittik. Moğolistan’da çadır kültürü turizmin ana temasını oluşturuyordu.
Yemekte Ulan Batur Vali Yardımcısı Batjargal Osorkhuu, Moğolistan Seyahat Acenteleri Başkan Yardımcısı Battulga Badraa, Türk Hava Yolları Ulan Batur Pazarlama Müdürü Sarnai Batskh, Bayangobi Tour Genel Müdürü Shiilegbat Gankhuyag, Nomad Planet Tur Genel Müdürü Munkhbat Khurelbaatar yer aldı.
Sahne alan müzisyenler yemek boyunca yöresel müzikleri çaldılar.
Nezih Üçkardeşler Türk grubu adına Moğolistan Seyahat Acenteleri Başkan Yardımcısı Battulga Badraa'ya üzerinde Gülentur yazan bir uçak maketi armağan etti.
Vali Yardımcısı Üçkardeşler’e Moğolistan hakkında güzel bir kitap armağan etti. Yemekte ise bol bol Türkiye ve Türklerden, Ata yurt’tan bahsedildi.
Yemeğe katılan seyahat acenteleri temsilcilerinin bizlerden bir dileği oldu: “Bizim en büyük arzumuz soydaşlarımız Türklerin buraları ziyaret etmesidir. Türkiye’den seyahat acenteleri ile işbirliği kurarak birlikte çalışmayı arzu ediyoruz. Burası Türklerin Ata Yurdu’dur. Türkler geldikçe buranın değeri daha da artacaktır” dediler.
SIĞIR VE AT ETİ TÜKETİLİYOR
Moğolistan’da bol miktarda sığır ve at eti tüketiliyor. Dolayısıyla et yemiyenlerin işi zor. Kısrak sütünün fermante edilmesiyle elde edilen geleneksel Asya içeceği “kımız”da sunuldu.
İçi bol etli hamur işi “khuushur”u yedik. Mantının adı orada “buzz”, bohça biçimi verdikleri hamurun içine bolca et koyarak servis ediyorlar. Biz sığırı tercih ettik. Aramızda yeni tatları deneyenler oldu.
Ulan Batur’dan sonra Karakurum’da konaklayacağımız kamp yerine yollanacaktık. Bizi götürecek olan küçük otobüse binmeden önce Türk Hava Yolları Ulan Batur Pazarlama Müdürü Sarnai Batskh “Benim görevim buraya kadar. Bundan sonra sizi burada ağırlayanlar gezdirecek” dedi. Nezih Üçkardeşler şaşırmıştı “Olur mu? Biz THY’ni konuğuyuz. Yanımızda sizlerden bir olmalı” dedi. Ancak program böyle hazırlanmıştı. Çaresiz Moğolistanlı acenteye teslim olarak yola çıktık. İyi ki çıkmışız. Belki turizmi yeterince iyi bilmiyorlar. Ama bizi çok iyi ağırladılar.
ÇÖLÜN ORTASINDA MİLLİ YEMEĞİMİZ KURU FASULYE PİLAV
Yola koyulduk. Ulanbatur ile Karamukurum arası 6 saat yol çekiyor. 11 saat havada gel, 6 saat çölde hoplaya zıplaya yol al… Ama ne yol! Ortada yol falan yok. Uçsuz bucaksız çölün ortasında yol alıyoruz. Nezih Üçkardeşler “Otobüsün hoplayıp zıplamasından barsaklarımız ağzımıza geliyor. Midemin kaytanı koptu. Allahtan altımda tekerlek minder varda, biraz kendimi koruyabildim” diyor.
Neden sonra bir yerde mola verdik.
Acaba ne ikram edecekler diye düşünürken, otobüsün bagajı açıldı ve ortaya portatif masalar sandalyeler çıktı. Tam bir piknik düzeniydi. Masa örtüleri bile vardı. Tabaklar konuldu…
Daha bitmedi. Ortaya kuru fasulye pilav gelince “pes doğrusu” demekten kendimizi alamadık. “Kuru fasulye pilav, nereden çıktı?” diye sorduk. Açlıktan midemizin dibi delinmişti. Son derece lezzetli kuru fasulye ve pilavı kaşıklarken işin sırrını öğrendik.
Bizim geleceğimizi öğrenen Moğollar “Türkler kuru fasulye yer” demişler. Eşlerini, kızlarını, çocuklarını Ulan Batur’daki Türk okuluna göndererek “Bize Türk yemeklerini öğretin” demişler. Okulda gördükleri kurs sonucunda önümüze böylesine lezzetli milli yemeğimiz etli kuru fasulye ve şehriyeli pilav çıkmıştı. Çölün ortasında kurulan sofrada sebze çorbası bile vardı. Hepimiz bu konforlu yemek karşısında şaşırdık kaldık. Karnımız doyurduktan sonraki yolculuk daha rahat geçti.
KAMP YERLERİNDE ÇADIR OTELLER
Karakurum’da çölün ortasında konaklayacağımız “yurt” denilen çadırların bulunduğu kamp yerine vardığımızda geç olmuştu. Otel çadır diyebileceğimiz yurtların ortasında soba, soğutucu niyetine kullanılan çukur, sedir benzeri yataklı kanepeler vardı. Lüks çadırlarda su ve tuvalet yoktu. Tuvalet yerine ihtiyaçlar dışarıda kurulan bir barakada gideriliyor. Üzerine toprak atılıyordu.
YÜZLERCE YIL ÖNCESİ GİBİ YAŞIYORLAR
Bu çadır oteller gariplikler ülkesinin rengini oluşturuyor. Çağın yüzyıllarca gerisinde yaşayan ülkenin halkı çok bundan hiç rahatsız olmuyor. Çadırların içindeki televizyonları çıkarsanız, her şey geçmişe dönecek gibi görünüyor. Burada yaşayan insanlar yaşamlarından çok memnun ve mutlular.Göçebe yaşamı turizme taşıyarak farklı bir yaşam sunuyorlar. Bu kadar zengin kültürel içerikli bölge halen göçebelerin yaşadığı, hayvanlarını otlattığı, ve bu kültürel miraslara değer vererek, koruyarak yaşadığı bir yer. Göçebeler için hayat birkaç değişiklik dışında yüzlerce yıl öncesinde olduğu gibi devam ediyor.
Uzun bir yolculuktan sonra Karakurum yakınlarında Yurt’a yerleştik. Çadırda kurulan sofrada yoldakini aratmadı. Moğolistan’da gece ile gündüz arasında ısı farkı çoktu. Gündüz pek öyle sıcak değildi, ama gece buz gibiydi.
Nezih Üçkardeşler sıcak bölge Kudüs’ten geldiği bu ülkede gömlekleri ve hırkaları üst üste giyerek soğuktan korunmaya çalıştı. Çadırların ortasında soba vardı. Görevliler gece boyunca odun atarak odayı sıcak tutmaya çalıştılar.
Sabah olduğunda ortaya çıkan güneşin ışınları bile içimizi ısıttı. Kahvaltıda Türklerin zevkine uygun hazırlandı. Zeytin, peynir, tereyağı, marmelat, çay, kahve, domates, salatalık yer alıyordu. Keyifli bir kahvaltıdan sonra çevre gezisine çıktık. Çadırda kaldığımız her gün farklı bir yere gittik
YARIN: ORHUN ABİDELERİ.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.