• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 16 °C
  • Antalya 17 °C

Turizm cenneti: Anadolukavağı

Turizm cenneti: Anadolukavağı
AnadoluKavağı, huzur dolu yaşamı ile Boğazın incisi, doğa ve denizin iç içe olduğu tarihi bir İstanbul kasabasıdır.

ÖZKAN ALTINTAŞ-ÜNAL BAŞUSTA -TÜRKİYE TURİZM
İSTANBUL-
Anadolukavağı, huzur dolu yaşamı ile Boğazın incisi, doğa ve denizin iç içe olduğu tarihi bir İstanbul kasabasıdır. Şehrin karmaşasından uzaklaşmak isteyenler için Boğaz’ın son durağı ve Karadeniz’e açılan kapısıdır. TurkiyeTurizm.com ekibi olarak Anadolukavağını ziyaret ettik.

anadolukavagi-2.jpg

İstanbul Boğazı’nın uç noktasını süsleyen Anadolu Kavağı yıllardan beri şehre gelenlerin balık yemek için akın ettikleri yerdir. Eminönü’nden, Kabataş’tan, Kadıköy’den kalkan gemiler ve motorlar Anadolu Kavağı’na kadar Boğaz yolculuğu yapıyorlar. Mola verdikleri Anadolukavağı’nda yolcularını bir süre serbest bırakarak balık lokantalarında karınlarını doyurmalarına imkân veriyorlar. Böyle bir çalışma ile Anadolukavağı ile gezi teknelerinin işbirliği olarak sürüyor.
İstanbul’un tarihi semti Anadolukavağı günümüzde turizm ile geçinen, eskinin balıkçı kasabalarından biri olarak biliniyor. Adım başı balıkçı lokantası ile yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor.

anadolukavagi-5.jpg

Anadolukavağı her nedense şehir içi turlar düzenleyen seyahat acentelerinin programlarında çok yer almıyor. Esnaf bunun nedeninin turizmci esnaf işbirliğinin kurulmayışına bağlıyor. Bunun için bir ara birlik oluşturulmak istenmiş, ancak başarılı olunamamış. Küçücük kasabada herkes kendi başına buyruk hareket ediyor. Birkaç gezi teknesinin getirdiği müşteriye kalmışlar. Bu nedenle kazançta küçük oluyor.

anadolukavagi-3.jpg

anadolukavagi-4.jpg
TürkiyeTurizm.com yazarı Ünal Başusta Anadolukavağı'nda balığın tadına vardı

LOKANTACILAR BİRLİK OLAMIYOR

Aslında yerli ve yabancı turist için profesyonel seyahat acenteleri ile işbirliği yapılsa Anadolukavağı’nın geliri o düzeyde artabilir. Anadolukavağı esnafı tek gelir kaynağı olan turizm konusunda yeterince birlik olamıyor. Yaklaşık 30 lokanta sahibi birlik olup “Daha iyi nasıl oluruz? diye bir araştırma yapmıyor. İskelede inen turistlerin sokaklarda dolaşıp, özgürce istediği lokantayı seçmesi yerin ellerinde mönüler onların tepelerine çıkarcasına hanutçuluk yapıyorlar. Adeta birbirlerini ezerek turistleri kapmaya çalışıyorlar. Ancak günümüzde değişen turist profilinden haberleri yok. Böyle çağrılan turist, çağırana değil çağırmayan lokantaya gidiyor. Turist kendilerini rahatsız eden satıcıdan kaçıyor.

anadolukavagi-6.jpg

HANUTÇU LOKANTACI RAHATSIZ EDİYOR

Anadolu Kavağı'nın merkezinde ayaküstü yemek isteyenler için çok sayıda balık, midye ve kalamar tava yapan yer var. Mükellef bir balık yemeği isteyenlerin balık lokantalarına girmeleri gerekiyor. Balıkçı köyüne gelip de balık yemeden dönmek olmaz. Her ne kadar balık sezonu daha gelmese de, Anadolu Kavağı'nın merkezindeki lokantaların menüsü son derece zengin balıklar sunuyor.
Ancak restoran çalışanlarının sürekli bağırarak sizi lokantalarına çağırıyor olması rahatsız edici oluyor. Anadolukavağı buna rağmen kendinize güzel bir balık ziyafeti çekmek için ideal bir yer olarak yerini koruyor.
İskeleden inen turistlerin çevresini ellerinde mönü ile saran hanutçu lokantacı kavramı müşteri kaçırıyor.

anadolukavagi-7.jpg

Yerli müşteriyi bile rahat bırakmayan lokantacılar “Emekliye indirimli”, “öğrenciye bedava”gibi bağırışlarla rahatsız etmeyi sürdürüyor. Ucuzluk kavramı ile müşteri zorla oturtulduktan sonra ise yeni senaryo oynanıyor. Balık ucuz denilirken, hesaba salata veya kuver eklenerek kazık atılmaya çalışılıyor. Aslında 5 liraya alınan balık 10 liraya satılıyor. Bunun yeterli olmasını görmeyip başka yerlerden hesaba eklemeler yapan esnaf kendi kendilerine zarar verdiklerinin farkında olmuyor.
Anadolu Kavağı'nda bir gece dahi kalmak isteseniz hiçbir konaklama tesisi yok. Bu yüzden akşam olunca burayı, balıkçıları, kaleyi ve muhteşem manzarayı bırakıp şehre dönme vakti geliyor.

anadolukavagi-8.jpg

anadolukavagi-9.jpg

anadolukavagi-10.jpg

anadolukavagi-11.jpg

anadolukavagi-12.jpg

İDO’NUN 25 LİRASI ÇOK PAHALI

İDO’nun gemileri de Boğaz turu düzenliyor ve Anadolukavağı’nda mola veriyorlar. Ancak bu gezilerin 25 TL olması esnafın belini büküyor. Gemiye 25 lira verenler yol boyunca yanlarına aldıkları yiyeceklerle karınlarını doyuruyorlar ve Anadolukavağı’nda lokantalara girmiyorlar. Esnaf “İDO geziyi 15 lira yapsa, geziye çıkanlar o zaman lokantaya girer, dondurmacıya girer veya alışveriş” eder diyorlar.
Anadolukavağı, İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'den giriş kapısı konumundadır. Anadolukavağı'na Avrupa yakasından kara yoluyla ulaşmak için Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden geçince Beykoz sapağından girmek gerekiyor. Beykoz’a gelince Anadolukavağı tabelaları takip ediliyor. Eğer hava güzelse, Anadolu Kavağı'na denizden gelmek daha keyifli oluyor.
İDO’nun vapurları Eminönü ve Kadıköy'den kalkıp, Anadolu Kavağı'na kadar gezi seferleri yapıyor. Sarıyer'den ise Anadolu Kavağı'na her saat başı vapur var.
Yabancı turistlerin de sıkça rağbet ettiği şehir hatları vapurları, Eminönü'nden kalkıp Boğaz'ı gezerek iki buçuk saatte Anadolu Kavağı'na geliyor. Kavacık'tan da belediye otobüsleri de kalkıyor.

anadolukavagi-14.jpg

ANADOLUKAVAĞI’NDA NELER VAR?

Anadolukavağı’nın meydanında bir çeşme arkalarda bir yerde başka bir çeşme var. Bir de birisi 600 yıllık, diğeri ise 400 yıllık iki tane anıt ağacı var.
Anadolukavağı Camii, Anadolukavağı’ndaki tarihi mekanlardan bir diğeridir. 1694’de yeniçeri ustalarından Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılan camiinin yanında bir de çocuk mektebi bulunuyordu. Tarihi kayıtlara göre köydeki tek hamam da bu cami vakfınca yaptırılmıştır. Aynı vakıf bir de imarethane yaptırmış. Ancak bu imarethane zamanla harap olmuş, 1720 yılında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Anadolukavağı halkınca “Yeni Cami” olarak adlandırılan bu ibadethane, o dönemde depo olarak kullanılıyorken 1944 yılında çıkan bir yangında tamamen yanmıştır. Bugüne bu camiden maalesef hiçbir iz kalmamıştır.

anadolukavagi-15.jpg

Anadolukavağı’nda yer alan bir diğer önemli camii de Midilli Ali Reis Camii’dir. Kagir yapılı, çatısı kiremitle örtülü, bodurca, tuğla minareli bir camii olan Midillili Ali Reis Camii, 1593 yılında Midillili Ali Reis Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ali Reis Paşa’nın türbesi hemen mescidin yanındadır.

anadolukavagi-13.jpg

ÇİRKİNLEŞTİRİLEN VE ÇÖPLÜK OLAN TARİHİ ÇEŞME

Anadolukavağı güzel çeşmeleri ile de ün yapmıştır. Semtteki İskele meydanında yer alan Evriye Hatun Çeşmesi 1785-1786 yıllarında yapılmıştır. Bu çeşmenin kitabesi bulunarak ya da kayıtlardan benzeri kopya edilerek Topkapı Sarayı’nda sergileniyor.
Ancak böylesine tarihi bir çeşmeye yapılan onarım ise yerinde olmamış. Acemice bir yeşil kitabe, duvarları acemi müteahhidin elinden çıkma dekorasyon ile çeşe adeta yok edilmiş gibi duruyor. Sadece musluğun üzerindeki mermer alınlık orijinal olarak duruyor. İstanbul 2010 Ajansı İstanbul’un çeşitli yerlerine paralar yağdırıp onarım yaparken Anadolukavağı’nı unutmuş diye düşündük. Meydandaki çeşme orijinaline sadık onarım görse turistlerin fotoğraf çekim yeri olabilirdi. Hele haftasonun geçiren Anadolukavağı’nda Pazartesi sabahları ise iç karartıyor. Ne kadar çöp varsa bu tarihi çeşmenin önüne yığılıyor ve sıcakla birlikte kokular çevreyi sarıyor. Çeşme çöplerden simsiyah hale geliyor. Beykoz Belediyesi bu kadar lokantanın bulunduğu Anadolukavağı’nın belli bölgelerine çöp konteyneri koymayı akıl edemiyor. Belediyenin Anadolukavağı’nı üvey evlat olarak görmekten vazgeçerek bir tarih, kültür ve turizm merkezi olarak görmesi gerekiyor.

BALIK LOKANTASINA MASA OLAN TARİHİ ÇEŞME
Anadolukavağı’nın bir diğer güzel çeşmesi de Fatma Hatun Çeşmesi’dir. Yatık bir dikdörtgen prizma şeklinde olan mermer hazneli çeşme, bugün bulunduğu yerde açılan bir balık lokantasında masa olarak kullanılıyor.
Yoros kalesine çıkarken sağ koldaki ulu bir çınar ağacının arkasında beton bir duvar ile çevrelenmiş, içinde Fatma Hatun Çeşmesi gibi yatay dikdörtgen prizma şeklinde mermer bir haznesinin bulunduğu söylenilen, halkın su ihtiyacını karşılayan bir ayazma daha bulunuyor.
Birilerinin Anadolukavağı turizmi için bu eserlere sahip çıkması gerekiyor.

anadolukavagi-16.20110802122706.jpg

EVLİYA ÇELEBİ: KESTANESİ MEŞHUR, İNCİRİNDEN BAL DAMLAR

Anadolukavağı'nın tarihi ile ilgili en önemli kaynak Evliya Çelebi'nin Seyyahatnamesi’dir. Evliya Çelebi Anadolu Kavağı’ndan şöyle bahseder:
“Deniz kıyısında büyük bir liman ve bu limana bağlı 200-250 kadar gemi, 800 kadar hanesi bulunan bir müslüman kasabasıdır. Camii, yedi mescidi, hamamı, 200 kadar dükkan, bekar evleri, sıbyan mektebi, bir çeşmesi ve ab-ı hayat suları olan bir kasabacıktır. Halkı tamamen gemici, bağcı ve marangozdur. Hepsi Anadoluludur. Limanında kış ve yaz aylarında 200-300 adet gemi mutlaka vardır. Dağlarının kestanesi ve ahlat armudu meşhurdur. İncirinden bal damlar.”
Evliya Çelebi, Anadolukavağı’nın en yüksek yerinde bulunan Yoros Kalesi içinde ”Yoros adlı bir rahibin manastırı olduğu için kaleye de aynı ad verilmiştir” der.
Kaleyle ilgili şunları da ekler; “İçinde hala 200 kadar müslüman evi ve ufak bir Yıldırım Han Camii vardır. Zira Yıldırım Han bu kaleyi fethedip kalmıştı. Sonra Fatih tamir edip, içine asker koydu. Gerçi hala dizdarı ve askeri yoktur. Ancak gökyüzüne baş kaldırmış yüksek bir dağın üzerinde dörtgen şekilli kaledir.”

anadolukavagi-19.jpg

YOROS KALESİ

Yoros Kalesi’nin ilk olarak kimler tarafından inşa edildiği ve dolayısıyla adının nereden geldiğine ilişkin olarak sanat tarihçileri arasında henüz bir mutabakata varılabilmiş değildir. Bu konuda çeşitli rivayetler mevcuttur.
Bir rivayete göre, Yoros Kalesi adını, “kutsal mekan” anlamına gelen “Hieron”dan almıştır. Bir diğer rivayet, antik çağ tanrılarından Zeus’un “iyi rüzgarlar” manasına gelen “ouirus” sıfatından hareketle kalenin isminin Yoros olduğunu ifade eder. Bir başka anlatım, “ayas”, “uros” terimlerinin “yoros”a dönüştüğü şeklindedir.
Bir başka rivayete göre de, Yoros Kalesi ismini “dağ” manasına gelen “oros”tan devşirmiştir. Bu sonuncu görüş daha yaygın bir kabül görmektedir. Her ne kadar kalenin bir Ceneviz yapısı olduğu kanaati yaygınsa da bu kanaat doğru bir bilgiye dayanmamaktadır.
Yoros Kalesi’ndeki kulelerde bulunan Grekçe yazılmış bir kitabe, burasının bir Bizans yapısı olabileceği kanaatini güçlendirmektedir.
Bu kale, Şile Kalesi ile birlikte 1305 yılında bir süreliğine Türklerin eline geçmiştir. 1348 yılı ile birlikte ise Türklerin buradaki kısa süreli hakimiyeti son bulur ve Cenevizliler kalenin hakimiyetini ellerine geçirerek Karadeniz ticaret yolundaki üstünlüklerini pekiştirirler. Bizans'ın artık iyice çöktüğü yıllarda, Cenovalılar bu kaledeki üstünlükleri sayesinde boğaz girişini kontrol edebilmişlerdir

YILDIRIM BEYAZID’IN KANLI SAVAŞI
Anadolu Kavağı o dönemlerde de stratejik konumu bakımından çok büyük bir öneme sahipti çünkü Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan ticaret yolunun kilit noktasında kurulmuştu. Bu sebeple Bizanslılar, Osmanlılar ve Cenevizliler arasında el değiştirdi. Cenevizlilerin buradaki hakimiyeti 1391 yılında son bulur. Bu yıllarda Yıldırım Beyazıd burayı kuşatarak çok kanlı mücadeleler sonucunda ele geçirdi. Yıldırım Beyazıd’ın aldığı Yoros kalesinin arkasında bu kanlı mücadelelerde ölenler için şehitlik kuruldu.
Yıldırım Bayezid burayı bir üs gibi kullanmış ve daha sonra Anadoluhisarı’nı inşa ettirmiştir. İstanbul’un fethindeki en kayda değer süreç bu şekilde başlamış olur. Yoros Kalesi II. Bayezid tarafından tamir edilmiş ve Yoros Kalesi Mescidi yaptırılmıştır. Daha sonra kale dizdarı Mehmed Ağa buraya bir tane hamam yaptıracaktır.

anadolukavagi-18.jpg

Yaklaşık beş yüz metrelik bir uzunluğunda olan Yoros Kalesi, altmış ila yüz otuz metre arasında bir genişliğe sahiptir. Kalenin en muhkem kısmı, kalenin üzerinde kurulduğu tepenin Anadolu’ya bakan kısmıdır. Kalenin heybetli kapısı, tepenin en yukarı kısmında, yarım daire şeklindeki iki burcun arasındadır. Söz konusu burçların dışarı bakan kısımlarında mermer üzerine işlenmiş salip ve bunun kolları arasında grek yazısı ile Hz. İsa’nın adını simgeleyen harfler bulunmaktadır. Aynı girişin iç tarafında ise, yine mermer üzerine işlenmiş bir levha üzerinde grek harfleri vardır ki, bunlar “despot Manuel”in adını simgelemektedir. Kale, birbirinden sur ve kapılarla ayrılmış, iç kale, kale ve şehir olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Şehir kısmının suru sahile kadar uzanmaktayken, kale ve iç kale tepe üzerinde bulunmaktadır. Düşman gemilerinin karanlıkta karaya oturmasını sağlamak amacıyla akşamları kale kısmında ateş yakılmadığı söylenir.

1980’E KADAR SAKLI KASABA İDİ
Anadolukavağı için farklı kaynaklarda bilgiler veriliyor. Buna göre Anadolukavağı’nın halen kurulu olduğu yerden biraz daha yukarıda olduğu belirtiliyor.
Anadolu Kavağı, uzun süre askeri bölge ve SİT alanı olduğu için hiç bozulmamış. Arkanız yemyeşil orman. Zaten İstanbul’da görüntüsü yıllardır hiç değişmeden kalabilmiş nadir yerlerden biridir.
1980’li yılların sonuna kadar sivil halkın girişine yasak olan Anadolukavağı’nda daha sonra bu uygulama kaldırıldı. Bu döneme kadar Anadolukavağı'na girişlerde araç ve kimlik kontrolleri yapılırdı. Anadolukavağı halkından olmayanlara giriş için kimlik karşılığında ziyaretçi kartı verilirdi. Bu uygulama yaklaşık 40 yıl sürdü ve bu süre içerisinde Anadolukavağı bir saklı kasaba gibiydi. Daha sonraları bu uygulamaların bitmesinin ardından herkesin keşfedebileceği bir mekan olarak literatürlerde yerini aldı.

YASAK ÇEVREYİ KORUYORDU
Aslında bu yasaklı dönemin kavak için olumlu bir özelliği vardı. Bu dönemde dışarıdan girişler denetlendiği için çevreye olan zarar da azdı. Ancak yasak bitiminden günümüze değin çevresel kirlilik sorunu Andolukavağı’nın en önemli sorunlarından biri haline geldi. Özellikle 1950’li yıllarda ulaşımın çok zor olması Anadolukavağı'nda yaşamı zorlaştırıyordu. Bu dönemde ulaşım ağırlıklı olarak deniz yolundan sağlanıyordu. Özellikle 1950’li yıllardan sonra önemli ölçüde bir nüfus artışı yaşandı. Günümüze kadar artarak devam eden nüfus 2000’i buldu.

anadolukavagi-17.jpg
Ünal Başusta, Özkan Altıntaş, arkada Boğaz'ın bittiği yerde Karadeniz

KORSAN GEMİLERİNİN SIĞINAĞI

Eskiden korsan gemilerinin Boğaz’dan geçen gemileri soyduktan sonra Anadolukavağı limanınına sığındıkları ve ganimetleri burada pay ettikleri söylenir. Burada birkaç gün kalan korsanların başka gemileri soymak için ayrıldıkları belirtilir. Bu dönemlerde Anadolukavağı'na ait 6 adet korsan gemisi bulunurmuş. Dışarıdan Anadolukavağı limanına gelen korsanlar arasında sık sık ihtilaflar yaşanırmış. Bazen büyük kavgalarla olurmuş. Ama genellikle kaybeden dışardan gelen taraf olurmuş. Bu dönemde Yoros kalesinin bulunduğu yer korsanların gözlem kulesi olarak kullanılırmış. Bu tepeden Boğaz’a giriş yapan gemiler gözlenir ve göze kestirilir daha sonrada limandan demir alınıp o gemiyi soymaya gidilirmiş. Yine aynı dönem burada yaşayanların gelir durumu da çok iyi durumdaymış. Çünkü korsan gemilerinin köye getirdiği ganimetlerden herkes pay alırmış.

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.